Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Çelik, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye İlerleme Raporu’na ilişkin açıklamalarda bulundu. Bakanlıkta düzenlenen basın toplantısında konuşan Bakan Çelik, Avrupa Birliği ile yeni köprüler kurma zamanı olduğuna dikkat çekerek, "Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin daha da güçlenmesi için bu büyük fırsatları beraber değerlendirme zamanıdır. Buyursunlar fasılları açalım, bütün fasılları açmaya ve kapatmaya hazırız biz aynı anda. Nitekim ekonomiyle ilgili değerlendirmeler var raporda, ekonomik krize ve bölgemizdeki olumsuz gelişmelere rağmen 7 yıldır kesintisiz büyüyen bir ekonomimiz var ve bu ekonomi darbe girişiminden etkilenmemiştir. Darbe girişimi gecesi bile bakan arkadaşlarımız görevlerinin başında durmuşlar dünyayı ekonomimizin gücü konusunda bilgilendirmişlerdir. Bu sebeple ekonomimizin gelişmişliği Kopenhag kriterleri çerçevesinde işleyen bir piyasa ekonomisine sahip olduğumuza vurgu yapılmasını olumlu değerlendiriyorum. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki yüksek ekonomik entegrasyonun 2015 yılında geliştiği ve Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin 5. büyük ticaret olduğu da raporda vurgulanmaktadır, bunlar olumlu taraflar ama maalesef şimdiye kadar görülmeyen bir şekilde bu raporda ekonomiyle ilgili konularda daha çok siyasi değerlendirmeye yer verilmiştir. Bu bölümde, bu siyasi değerlendirmelerin aslında bir etkisinin olmadığını ama bunun üzerinden bir etki yapılmaya çalışıldığını görüyoruz" diye konuştu.
"TÜRKİYE’YE YAKLAŞIM TUTARLI DEĞİLDİR"
Avrupa içerisinde paylaşılması gereken şeyin hem Türkiye ile birlikte Avrupa Birliği’nin hem de Akdeniz’e, Mezopotamya’ya yayılacak şekilde refah konusunda işbirliği olduğuna vurgu yapan Bakan Çelik, "Dolayısıyla bunlar siyasi mülahazalara karıştırılmaması gerekir. Çünkü siyasi mülahazalar konusunda Türkiye’ye yaklaşım tutarlı değildir. Avusturya Dışişleri Bakanı’nın ırkçı yaklaşımları herhalde Avrupa Birliği’nin görüşü olarak önümüze getirilemez ama o ırkçı görüşler herhangi bir oylama olduğunda Avrupa’nın karar mekanizmalarını etkilemektedir. Bu konularda siyasi mülahazalardan uzak durulması ekonomik işbirliğimiz açısından da fevkalade önemlidir. Net bir şekilde vurgulanmaktadır ki; Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin katılım sürecinin en önemli boyutlarından birini oluşturan AB Müktesebatını üstlenebilme bölümü. Bu bölüm çok önemli ve bu bölümdeki bütün ifadeler esasında Müktesebata dönük kapasitemizin ne kadar yüksek olduğunu, yükümlülüklerimizi üstlenme konusunda ne kadar kararlı olduğumuzun vurgulanması anlamına gelmektedir. Biz 14 yılda AB’ye uyum amacıyla 2 binin üzerinde mevzuat düzenlemesi yaptık. Gündelik hayatı doğrudan etkileyen pek çok işe imza attık. Çünkü bunlara inanıyoruz, bunlar bizim vatandaşlarımızın hakkıdır, onların hayatını iyileştirecek, hayat kalitesini arttıracak mevzulardır, bu sebeple Türkiye-AB ilişkileri arasında Türkiye’nin kararlılığı ile yükselen standartların doğru bir şekilde değerlendirilmesi lazım" ifadelerini kullandı.
"33 FASLIN HEPSİNİ AÇMAYA VE HEPSİNDEKİ MÜKTESEBATI KARŞILAMAYA YETERLİ DURUMDAYIZ"
Bakan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Raporda, Müktesebat uyumuna ilişkin olarak 33 faslın 26’sında çeşitli seviyelerde ilerleme sağlandığı teyit edilmektedir. Ortak olarak paylaştığımız katılım müzakeresi 33 fasıl zaten, bunların 26’sında ilerleme tespit edildiği söyleniyor. Ben açık bir şekilde söylüyorum, Türkiye’nin Başmüzakerecisi olarak söylüyorum, biz bu 33 faslın hepsini açmaya ve hepsindeki Müktesebatı karşılamaya yeterli durumdayız ve hepsini de kapatacak güce sahibiz. Bu konudaki kararlılığımız açıktır ama ek protokol için şu kadar fasıl bloke ediliyor, Güney Kıbrıs için bu kadar fasıl bloke ediliyor, dolayısıyla bu esasında Avrupa Birliği’nin kendi tıkanıklığı ile ilgili bir meseledir. O tıkanıklığı onların açması gerekiyor. Genel uyum düzeyine bakıldığında rapordaki değerlendirmeye göre; 30 fasılda uyum düzeyinin iyi olduğu görülmektedir. Tabii bu Türkiye’nin reform süreci ile ilgili başarısını, iradesini, kararlılığını ve doğru politikalar uygulama yeteneğini sürdürdüğünü göstermektedir. Gelin bu siyasi blokajlardan Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini bu küçük taktik meselelerinden, küçük resimlerden kurtarın, büyük meselelere bakın. Her geçen gün dünyanın çehresi değişiyor, yepyeni bir dünyaya bugün Amerika seçimlerinden sonra bile Avrupa’da birçok siyasetçi ’artık yeni bir dünya başlıyor, yeni bir dönem başlıyor, eski dünya yıkılıyor’ diye açıklamalar yapıyor. Bu yeni dünya içerisinde ortak coğrafyamız olan Avrupa’da ortak refahımız ve ortak barışımız için daha güçlü kapılar açma zamanıdır. Bu bakımdan Türkiye’nin kapasitesi, dünyada pek çok ülke içerisinde son derece önemli bir yerdedir ve ön sıralarda yer almaktadır. Nitekim Avrupa ciddi tehditler altındadır, aşırı sağ, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, İslamofobi, bütün büyük ülkelerde yükselmektedir. Bu radikal akımların varlığı dikkate alındığında Türkiye gibi bu meselelerle mücadele etmede ciddi bir geçmişe ve yeteneğe sahip olan bir ülkenin çözüm önerilerinin dikkate alınması lazım. Yoksa İslamofobi, antisemitizm, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, bütün bunların temelinde Avrupa düşmanlığı var. Avrupa Birliği topraklarında, Avrupa Birliği’nin söylemleri kullanılarak birileri tarafından sessiz sedasız bir biçimde Avrupa düşmanlığı yükseltilmektedir. Bu aslında insan hakları düşmanlığıdır, hukuk düşmanlığıdır, demokratik değerler düşmanlığıdır, buna karşı mücadele etmemiz gerekir."
"NET BİR BİÇİMDE YAPICI BİR DİL KULLANILSIN"
Bir kere daha çağrı yaptığını belirten Bakan Çelik, "Net bir biçimde yapıcı bir dil kullanılsın, somut eyleme dönük yeni imkanlar oluşturalım, siyasi diyalogumuzu güçlendirelim, herhangi bir şekilde vizyonsuz, küçük resme takılmış insanların siyasi mülahazalarını Türkiye-AB ilişkilerinin parçası haline getirmeyelim, önümüze bakalım, büyük bir gelecek bizi bekliyor. Avrupa Birliği’nin bundan sonrasında Türkiye ile ilgili verdiği her karar sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor, artık Avrupa Birliği’nin kendi geleceği hakkında verdiği bir karardır. Küresel sistemin kendi geleceği hakkında verdiği bir karardır. Çok net bir tablo ortaya çıkmıştır; hangi Avrupa Birliği ülkesinde seçim olursa ve o seçimde Erdoğan karşıtlığı, Türkiye karşıtlığı, İslamofobi seçim malzemesi olarak kullanılıyorsa, o ülkedeki siyasi tabloda ırkçılar yükseliyor, aşırı sağ yükseliyor, ana akım siyasiler zayıflıyor ve sonuçta da Avrupa düşmanlığı yükseliyor, Avrupa’nın geleceği tehdit ediliyor. Türkiye ile Avrupa arasındaki yakınlaşma örneğin; göç krizinde olduğu gibi ve diğer meselelerde olduğu gibi Avrupa’nın kendi değerlerini yükselten siyasi sonuçlar doğururken, Türkiye karşıtlığı Avrupa’nın temel değerlerinin Avrupa içerisinden aşındırılması şeklinde bir siyasi sonuç doğurmaktadır. Dolayısıyla Türkiye hakkında konuşulurken esasında Avrupalılar, Avrupa Birliği’nin kendi geleceği hakkında konuştuklarının da farkında olmalıdırlar. Bu gelecek hepimizin geleceği, biz Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım müzakerelerinin, katılım perspektifinin, tam üyelik perspektifinin güçlü bir şekilde korunması gerektiğini düşünüyoruz. Avrupa’daki bir takım siyasilerin bu vizyonsuz yaklaşımlardan uzak durarak önümüzdeki meseleleri nasıl aşacağımıza odaklanmalarını bekliyoruz ve onları yeni işbirliklerine davet ediyoruz" açıklamalarında bulundu.
"KATİ PİRİ GİBİ BİRİSİNİN TÜRKİYE-AB PROJESİNE İLİŞKİN BÖYLE BİR DEĞERLENDİRME YAPMASI VAHİMDİR"
Bakan Çelik, Raportör Kati Piri’nin ’İlişkileri dondurmak vereceğimiz tek yanıttır’ eleştirisi ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Maalesef bunu söylemek istemezdim ama kendisi benim bakanlığım dönemimde bir kere bakanlığımıza geldi ve bazı soruları oldu. O sırada gördüm ki Avrupa’ya Brüksel’e gittiğimde en çok konuştuğu konular hakkındaki bilgisi son derece sınırlı. Dolayısıyla Kati Piri gibi birisinin Türkiye gibi büyük bir ülkeyle Avrupa Birliği gibi büyük bir projenin geleceğine ilişkin olarak bu şekilde bir değerlendirme yapması aslında Avrupa Birliği kurumları açısından vahimdir. Bunlar hakikaten söz konusu milletvekili tarafından anlaşılmamış meseleler, derinlemesine anlamadığı meseleler hakkında maalesef kati hükümlerle yorum yapmaktadır. Bu sağlıklı bir değerlendirme değil, çok da üzerinde durulacak bir mesele olarak görmüyorum bunu."
Bakan Çelik, bir gazetecinin, "Avrupa Birliği’nden gelen rapordan sonra ’Türkiye, AB ile müzakerelerini koparmak istiyor’ diye bir değerlendirme var, bu konudaki değerlendirmeniz nedir? Raporun içerisinde bazı hatalar var, örneğin; KanalTürk yerine HaberTürk yazıldığı görülüyor, farklı maddi hatalar olduğu da söyleniyor siz bu konuda acaba taslaklarda Avrupa Birliği’ni uyardınız mı?" soruları üzerine ise, "Bahsettiğiniz maddi hatalardan önce bahsettim PKK ile ilgili değerlendirmelerde en temel hatalar hukuki ve siyasi meselelerde bu şekilde değerlendirme hataları yapılmış. Yani derinlemesine bilinmeyen konularda mutlak hükümler ortaya çıkarılmış. Maalesef bu raporların bu bakımdan yararlanabileceğimiz belgeler olmaktan uzak belgeler olduğunun altını çizdim" şeklinde konuştu.
VİZE SERBESTİSİ
Türkiye-Avrupa Birliği vize serbestisi meselesi ile ilgili de Bakan Çelik, "Biz yarın bu konuyla ilgili olarak, dört bakan bir toplantı yapacağız. Adalet Bakanımız, Dışişleri Bakanımız, İçişleri Bakanımız ve ben. Bununla ilgili de bir müddet sonra Timmermans ülkemizi ziyaret edecek. Biz bununla ilgili son gelen belge çerçevesinde değerlendirmemizi yapacağız ama dediğim gibi oradaki siyasi pozisyonumuzu koruyoruz. Terör ve benzeri meselelerde Türkiye’yi zaafa düşürecek bir adım atmayız. Türkiye’yi zaafa düşürmeyecek, bizim değerlendirebileceğimiz bir konu varsa da yarın son değerlendirmemizi yapacağız. O toplantıdan sonra Timmermans görüşmesiyle bir ilerleme sağlayabilirsek bu kayda geçer. İlerleme sağlayamazsak da yıl sonuna doğru bu süreç ölmüş olur. Biz çalışmaya devam ediyoruz, Timmermans da gelecek. Bu katılım müzakereleri ve benzeri meselelerde benim gördüğüm şöyle bir şey var; bırakın Türkiye ile ilgili sağlıklı değerlendirmeler yapmayı, Avrupa’yı kuran, kurucu babaların o evrensel zihniyetinden, evrensel bakış açısından Avrupa Birliği’nin bir değerler sistemi olan paradigmadan uzak açıklamalar geliyor. Terör meselesi mesela asla tartışılmaması gereken bir konudur. Avrupa’nın içerisinde bir daha savaşlar olmasın diye, terör hakim olmasın diye bu siyasi değerler birliği kuruldu. Senin coğrafyanda geçerli olan bir ilke senin coğrafyanın dışındaki bir yerde geçerliliğini kaybetmez. Aslında şöyle düşünmek lazım; Türkiye-AB ilişkileri arasında bir kriz varsa şu anda bu kriz aslında Türkiye ve Avrupa Birliği ilişkilerinden kaynaklanmıyor" değerlendirmelerinde bulundu.
"HİÇBİR KONUYU ÇÖZEMİYORLAR AMA TÜRKİYE İLE İLGİLİ KONULARDA MUTLAK HÜKÜMDE BULUNUYORLAR"
Avrupa’da şu anda bir vizyonsuzluk krizi olduğunu söyleyen Bakan Çelik, "Avrupa’nın içindeki vizyonsuzluk kriziyle karşı karşıya gelmiş durumda Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, bunu buraya konumlandırmak lazım. Sayın Juncker konuşma yaptı, göç meselesi, savunma meselesi, yükselen ırkçılık, artık birliğin tek bir politika çerçevesinde değil her bir devletin ayrı bir politika çerçevesinde davranarak birliğin tehlikeye düşmesi gibi konular Sayın Juncker bunların altını çiziyor. Diyor ki; ’Ben AB’nin ve Avrupa bütünleşmesinin bütün safhalarına şahit olmuş bir kişi olarak en kırılgan olduğumuz dönemde olduğunu düşünüyorum. Artık bir birlik olarak hareket etme yeteneğimizi kaybediyoruz’ diyor. Hiçbir konuyu çözemiyorlar ama Türkiye ile ilgili konularda mutlak hükümde bulunuyorlar ve Avrupa’nın içerisindeki Avrupa Komisyonu ve diğer kurumlar, Avrupa’nın içindeki hiçbir konuyu çözemiyorlar. Avrupa Birliği karar alamaz hale geldi. En son Kanada ile yapılan Serbest Ticaret Anlaşması’nı gördünüz, komisyon dedi ki; ’Bu benim yetkimdedir’ dedi. Bazı ülkeler itiraz ettiler, ’Burada karma yetki söz konusudur’ dediler. Yani hem komisyon bakacak hem üye ülkeler onay verecek diye ve tuttu bunu Adalet Divanı’na götürdü komisyon. Belçika’daki Valon Bölgesi bunu reddedince süreç tıkandı. Haftalarca biz bunu aşmalarını izledik. Dolayısıyla sokaktaki Avrupalı insanın en temel ihtiyaçlarını ve beklentilerini yönetemeyen bir kurumsal yapısı var. Biz de onlara diyoruz ki; ’Bu kurumsal yapının içerisinde Türkiye ile işbirliği oluşturamazsınız siz’ hem bu kurumsal sorunlarını aşabilecek hem de Türkiye ile işbirliği oluşturabilecek yeni bir düzeye geçmeniz lazım ve bunun da adı şudur; artık genişleme konusunda içe kapanan bir Avrupa değil, tam tersine Türkiye’yi de kapsayan bir Avrupa projesinin ortaya çıkması lazım" ifadesini kullandı.
HAHN’A DAVET
AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn’ın raporla ilgili açıklamalarını değerlendiren Bakan Çelik, "Ben Hahn ile defalarca görüştüm ve dün de telefonda anlattım. Biz bu konuda AB üyesi pek çok ülkeden daha ilerdeyiz. Hahn’ın bir ifadesi var ve diyor ki ‘Türkiye ne istediğini çok açık söylesin.’ Peki söylüyoruz. Biz AB’ye tam üye olmuş, ırkçılıktan, İslamofobiden arındırılmış bir değerler Avrupası coğrafyası görmek istiyoruz. Objektif ilkelere dayanan bir katılım müzakeresi istiyoruz. 50 yıldır müzakere yapıyoruz. Bu tabiata aykırı bir şey. Hahn bir ara söylemişti ‘hiç kimse ayrıcalık istemesin’ diye. Ben de cevap verdim ona. Katılım müzakerelerinde tenzilat istemiyoruz. Objektif kriterler uygulansın. Sayın Hahn’ı Avrupa Birliği katılım müzakereleri konusunda objektif kriterlerle süreci yürütmeye davet ediyoruz" dedi.