Siyaset

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Gazze’ye müjde

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile varılan anlaşmaya değinerek, Gazze’ye müjde verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi konusunda sağlanan mutabakatla ilgili, “Gazze’deki Filistinlileri rahata erdirecek adımları inşallah süratle atacağız. Cuma günü inşallah gemi yola çıkacak. İlk gemi Aşdod Limanı’na ulaşacak. Bu yardımların Gazze’ye teslim edilmesiyle Filistinli kardeşlerimiz ikinci bir bayramı yaşayacak" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, esnaf ve vatandaşlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde iftar yaptı. İftarın ardından konuşma yapan Erdoğan, İsrail’le Filistin konusunda sağlanan mutabakata değindi. 2010 yılında Filistin’e yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından saldırılması sonucu ilişkilerin bozulduğunu hatırlatan Erdoğan, en başından beri ilişkilerin düzelmesi için üç şart öne sürdüklerini söyledi. Sağlanan mutabakat sonucu Ramazan Bayramı öncesi Mersin Limanı’ndan yol çıkmak üzere Gazze’ye içinde gıda ve giyim eşyalarının bulunduğu yardım gemisi gönderileceğini dile getiren Erdoğan, şunları ifade etti:
“2010 yılında Filistin’e yardım götüren Mavi Marmara gemisinin basılıp 10 vatandaşımızın şehit edilmesi hadisesinin ardından İsrail ile sorunlu bir döneme girmiştik. Bu hadisenin ardından iki ülke arasındaki ilişkileri düzeltmek için ABD başta olmak üzere üçüncü tarafların hep girişimleri oldu. Biz en başından beri İsrail ile ilişkilerin düzeltilebilmesi için 3 şartın yerine getirilmesi gerektiğini söyledik. ‘İsrail bu eyleminden dolayı Türkiye’den resmen özür dilemeli’ demiştim. 2013 yılında ABD Başkanı Sayın Obama’nın şahitliğinde İsrail Başbakanı bu özrü şahsen bana ifade etti. Bu, kendileri tarafından da ifade edildi. İkinci şartımız, İsrail’in Mavi Marmara’da şehit edilen masumların ailelerine tazminat ödemesiydi. Prensipte üzerinde daha önceden anlaşma sağladığımız bu şart da 20 milyon dolar olarak rakamın kesinleştirilmesiyle yerine getirilmiş oldu. Yani, her bir şehidimiz için 2 milyon Dolar banka hesabına İsrail tarafından yatırılacaktır. Üçüncü şartımız, Mavi Marmara şehitlerimizin amacı olan, bu uğurda canlarını verdikleri Gazze’de yaşayan Filistinliler'in hayat şartlarının iyileştirilmesi noktasında abluka veya ambargonun kaldırılmasıydı. Dün Roma’da varılan anlaşma uyarınca elektrik ve su altyapısının çözülmesi hususunda anlaşmaya varıldı. ‘Ya limana bir elektrik enerjisi veren gemi yerleştirelim veya orada Almanlar'ın işlettiği bir santralle elektrik verelim’ dedik. Bunun da tüm şebekelerini Türkiye olarak yenileyeceğiz. Şimdi bu da kabul edildi. Su, maalesef sıkıntı. Bunun için de ‘denizden su alalım veya sondaj yapalım’ dedik. Bu noktada bunu da kabul ettiler. Hatta gerekirse yılda 50 milyon metreküp suyu kendilerinin vermesi noktasında da bir beyanda bulundular. Gıda, sağlık, konut gibi temel ihtiyaçlara kadar her alanda Gazze’ye Türkiye aracılığıyla yardım ulaştırılabilecek. Bu bayram öncesi 14 bin tonluk gemiyle gıda, giyim eşyası, ayakkabı türü şeyleri inşallah Mersin’den yola çıkmak üzere Gazze’ye ulaştıracağız. Ayrıca Batı Şeria’daki sanayi bölgesiyle ilgili proje de hayata geçirilecek.”
“GAZZE’YE İLK GEMİ CUMA GÜNÜ YOLA ÇIKACAK”
“Türkiye olarak bu sürecin tamamını Filistinli kardeşlerimizle istişare içerisinde yürüttük” diyen Erdoğan, “Dün Sayın Abbas’la, Cuma günü de Sayın Halid Meşal ile görüştük. Kendileri bu gelişmeleri gayet olumlu değerlendirdiler ve biz de yola devam ettik. Biz bugüne kadar ne Filistinli kardeşlerimizin haklarına halel getirecek, ne de Mavi Marmara şehitlerimizin ruhlarını muazzep edecek hiçbir şartı kabul etmedik, etmeyiz. Gazze’deki Filistinlileri rahata erdirecek adımları inşallah süratle atacağız. Cuma günü inşallah gemi yola çıkacak. İlk gemi Aşdod Limanı’na ulaşacak. İnşallah bu yardımların Gazze’ye teslim edilmesiyle Filistinli kardeşlerimiz ikinci bir bayramı yaşayacak” şeklinde konuştu.
“EKONOMİK İLİŞKİLER ÇOK FARKLI BİR ŞEKİLDE GELİŞMEYE BAŞLAYACAKTIR”
Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı da unutmadıklarını dile getiren Erdoğan, “İsrail’in Kudüs ve Mescid-i Aksa’daki hukuksuzluklarına karşı itirazlarımızı bu görüşmeler başladıktan sonra devam ettireceğiz. Bu durum Gazze’deki kardeşlerimize yapacağımız katkıları sunmamıza engel değildir. Türkiye ile İsrail arasında varılan anlaşmanın iki ülke ve Filistin açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bu vesileyle ayrıca ekonomik ilişkiler de çok farklı bir şekilde gelişmeye başlayacaktır. Anlaşmaya katkısı olan ABD Başkanı Sayın Obama başta olmak üzere herkese teşekkür ediyorum, teknokratlarımıza, bürokratlarımıza teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“RUSYA İLE MUTABAKAT HER İKİ ÜLKENİN DE HAYRINA OLACAK”
Rusya ile ilgili de ilişkilerin düzeltilmesi anlamında adımlar atıldığını kaydeden Erdoğan, “Rusya ile de bir uçak krizi meselemiz vardı. Bu olumsuzlukları ortadan kaldıracak adımları attık. Rusya ile ilişkilerimizi yeniden geliştirme konusunda gönderdiğim mektupla vardığımız mutabakatın her iki ülkenin de hayrına olacağına inanıyorum. Sayın Putin’e gönderdiğim mektupla, kendisine hem yaşanan hadiseden duyduğumuz üzüntüyü ifade ettim, hem de geniş bir alanda yapabileceğimiz işbirliğini hatırlattım. Her iki ülkenin de zararına olan mevcut durumu bırakarak, ilişkilerimizi süratle normalleştireceğimize inanıyorum. Türkiye dostlarına güven ve fayda sağlayan bir ülke olduğunu her zaman göstermiş bir ülkedir. Bölgenin barışı, huzuru için bu yakın komşumuzla olan münasebetleri, stratejik düzeyde attığımız adımları geliştirmenin faydasına inanıyorum” ifadelerini kullandı. 
“CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI, ARTIK DOĞRUDAN MİLLETİN MAKAMIDIR”
Cumhurbaşkanlığı makamının Çankaya Köşkü’nden taşınmasının nedenlerine değinen Erdoğan, “Cumhurbaşkanlığı makamı 10 Ağustos 2014 tarihinden beri artık doğrudan milletin makamıdır, Cumhurbaşkanlığı da doğrudan milletin evidir. Cumhurbaşkanlığının Çankaya Köşkü’nden Beştepe Külliyesi’ne taşınmasının asıl sebebi işte budur. Çankaya Köşkü sadece bir kişiye ve onun protokol görevlerine göre tasarlanmış bir mekandı. Orada milletimizle birlikte böyle geniş toplantılar yapma, bir araya gelip hasbıhal yapma, hasret giderme imkanı yoktu. Halbuki biz burada her ay en az birkaç defa muhtarlarımızla, esnafımızla, işadamlarımızla, bilim adamlarımızla, kadınlarımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla, çeşitli meslek gruplarımızla, velhasıl milletimizle buluştuğumuz toplantılarımızı gerçekleştiriyoruz. Sadece Ramazan’da şehit yakınları ve gazilerimizle başlayan bu tarz 10 iftarımız var. Bu sayıya İstanbul’da verdiğimiz, davetli olarak katıldığımız iftarlar dahil değil. Onları da kattığımızda neredeyse boş günümüz yok, her gün milletimizle birlikteyiz” diye konuştu.
“BURASI KÜLLİYE, BURASI MİLLETİN EVİ”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içindeki kültür merkezinin açılmasının ardından 2 bin 200 kişilik toplantılar yapılacağını söyleyen Erdoğan, “Burada bize 400-500 kişilik toplantılar yetmiyor. Buluşmalarımızı Millet Camimizin yanında bulunan, yakında inşallah tamamıyla temeli atılıp başladığımız kongre ve kültür merkezinde 2 bin 200 kişilik gruplar halinde, orada toplantılar yapacağız. Çok güzel bir yer olacak. Türkiye’de onun eşi benzeri yok. Hemen onun altında kütüphanemizi yapacağız. Bu kütüphanenin yanında da çok amaçlı salon. Aynı anda 2 bin kişiye yemek verebileceğiz. Orada geniş sergi alanları olacak ve kütüphanemizdeki kitap sayısı 5 milyon ciltlik bir kütüphaneye sahip olacağız. İnşallah Türkiye’deki en büyük kütüphane olacak. Bunu aynı zamanda dijital ortama da taşıyacağız. 24 saat orası açık olacak. Bütün gençler gelip orada araştırmalarını, çalışmalarını, derslerini yapabilecekler. Niye; burası milletin evi, burası külliye, onun için. Artık Cumhurbaşkanı’nın kendisi de Cumhurbaşkanlığı makamı da, Cumhurbaşkanlığı mekanı da milletle iç içedir, milletle beraberdir, millete aittir. Ama bu fiili bir durumdur. Anayasaya aykırı hiçbir fiilimiz, hiçbir eylemimiz söz konusu değildir. Bununla birlikte mevcut durumun anayasada tarif edildiğini söyleyebilmek de çok mümkün değildir” şeklinde konuştu.
“DÜNYANIN EN İLERİ ÜLKELERİ BAŞKANLIK SİSTEMİYLE YÖNETİLİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın en ileri ülkelerinin başkanlık sistemiyle yönetildiğini dile getirdi. Ülkenin daha da gelişmesi için, daha hızlı kararlar alınabilen bir sisteme geçişmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, “Milletimizden aldığımız güçle, milletimizin bizden beklentilerini hayata geçirme çabası içerisindeyiz. Aynı siyasi gelenekten geldiğimiz bir hükümet iş başında olduğu için, başbakanımız ve bakanlarımızla yakın mesai içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Fakat bu uyumlu çalışma görüntüsü bugüne mahsus bir durumdur. Yarın farklı anlayışlarda bir cumhurbaşkanı ve bir hükümetin işbaşına gelmesi durumunda herhalde işler bu kadar kolay yürümeyecektir. Ülke ve millet olarak 10 Ağustos 2014 tarihinde girdiğimiz bu yeni yol, bizi yeni anayasayla birlikte yeni yönetim sistemini tartışmaya zorluyor. Çünkü mevcut halde, cumhur kendi başkanını seçiyor olmakla birlikte, yine seçimle gelen bir hükümetin bulunması, ister istemez iki başlılık endişesini beraberinde getiriyor. Bu meseleyi kendi mecrasından çıkararak, günlük siyasi tartışmaların mezesi haline getirenler, ülkeye de millete de kötülük yapıyor. Her alanda dönüşen, gelişen, ileriye giden Türkiye’nin bu konuda kısır tartışmaların içine hapsolup kalmasını biz asla kabul edemeyiz. Bugün dünyanın en ileri ülkelerine bakın başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Niye; çift başlılık olmaz. Kararda sürat, seri olarak çalışmak lazım. İşte bizler yıllardır parlamenter demokrasiyle geldiğimiz yer belli. 2002’de görevi aldık, ondan sonra yürüdük. Şimdi patinajdayız, bu patinajı aşmamız lazım. Siyasetin ve siyasetçinin görevi ülkenin önünü tıkamak değil, açmaktır. Bu milletin geçmişte kendi kavgalarına, kendi hayal dünyalarına dalıp ülkeyi unutan siyasetçilerin nasıl bir çırpıda tasfiye ettiği unutulmamalıdır. Muhalefetin, ya Türkiye’yi daha ileriye taşıyacak tekliflerle milletin huzuruna gelmesi, yada ülkenin tekerinin önüne taş koymaktan vazgeçmesi gerekiyor. Önümüzdeki dönemin bu konuda hayırlı gelişmelere vesile olacağına inanıyorum” değerlendirmelerinde bulundu.
“700 KADAR ŞEHİT VERDİK AMA 8 BİNE KADAR DA TERÖRİSTİ ETKİSİZ HALE GETİRDİK”
Erdoğan, geçmişten bugüne Türkiye’nin tekerinin önüne taş koymak isteyenlerin olduğunu vurguladı. 700’e yakın şehit verildiğini, 8 bine yakın da teröristin etkisiz hale getirildiğini aktaran Erdoğan, “Türkiye’nin tekerinin önüne taş koyma çabaları geçmişten beri hiç eksik olmamıştır. Gün olmuştur bu tek parti döneminin zulümleri olmuştur, gün olmuştur bu darbeler, muhtıralar olarak karşımıza çıkmıştır, gün olmuştur bu ASALA diye bir Ermeni terör örgütü salınmıştır üzerimize. Gün olmuştur ‘sağcı-solcu’ diyerek, ‘köken’ diyerek, ‘mezhep’ diyerek milletimiz kamplara ayrılıp, birbirine düşürülmeye çalışılmıştır. Gün olmuştur ırkçılık yapılmıştır; şimdi de PKK terör örgütü ve uzantıları, bir yandan DAİŞ denen proje terör örgütü, öte yandan milletimizin huzuruna, güvenliğine, geleceğine yönelik saldırılarda bulunuyorlar. Dikkat edin; onlarca yıldır isimler değişiyor, yöntemler değişiyor, üslup değişiyor ama hedef aynı. Hedef, bizim rabiamızdır. Ne var bu rabiada; bu rabiada tek millet var. Türk’üyle, Kürt’üyle, Gürcü’süyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Abaza’sıyla, Boşnak’ıyla 79 milyon tek millet. İki; tek bayrak. ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Şu bayrağımızın rengi şehidimizin kanıdır. Hilal, bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız, işte o yere düşen şehidimizin ta kendisidir. Üçüncüsü; tek vatan. Vatan, işte şehidimizin kanıyla yoğrulmuş toprağın ta kendisidir. Eğer bir toprak, şehit kanıyla yoğruluyorsa vatandır. Aksi taktirde sıradan bir tarladır. Tarla başka bir şey, vatan başka bir şey. Bu topraklar için çok şehitler verdik. Bu vatanı biz asla böldürtmeyiz. Öyle ‘yok bilmem Güneydoğu’yu böyle yapacağız, burayı böyle yapacağız’ geç o işleri geç. Bak, şuana kadar 700 kadar şehit verdik ama 8 bine kadar da teröristi etkisiz hale getirdik. İşte Mardin’e gittik Genelkurmay Başkanımızla birlikte. Orada askerlerimizle beraber iftarımızı yaptık. Geçen akşam, Kayseri’ye gideceğiz dedik, anında çıktık Cizre’ye gittik. Cizre’de askerlerimizle, komutanlarımızla beraber iftar yaptık. Dönüşte de Kayseri’ye uğradık. Orada da yine Kayseri’deki kardeşlerimizle bir arada olduk. Masamda oturanlardan hepsi ‘böldürtmeyeceğiz’ diyorlar. İnanmışlar, sahiplenmişler ve hedef; şahadet. ‘Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor. Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor.’ Şimdi bizim yavrularımız, bizim evlatlarımız ‘Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsında Huda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda’ diyerek gidiyorlar. Teröristler, onlara da halk arasında ne diyorlar ‘pisi pisine gitti.’ Olay bu, fark bu; işte tek vatan” ifadelerini kullandı.
“TABANI İBADET, ORTASI TİCARET, TAVANI İHANET BUNLARIN”
Konuşmasında paralel yapıya da değinen Erdoğan, paralel yapının insanlara verdiği zararlardan bahsetti. Milli Güvenlik Kurulu’nda Fetullahçı Terör Örgütü’nün hakkında tasfiye kararı alındığına dikkat çeken Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Devlet içinde devlet olmaz. Neymiş o ‘paralel devlet.’ Ne demiştik ‘ininize gireceğiz.’ Girdik inlerine. Aileleri böldüler, milleti böldüler, anneyi evladından ayırdılar, kocayı karısından, karısını kocadan ayırdılar. Şimdi bak güvenlik güçlerimiz hepsini tek tek topluyor. Himmetmiş, şuymuş, buymuş falan... Bizim tek devletimiz var, o da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir, başka bir devlet yok. En son Milli Güvenlik Kurulu’nda bir karar aldık. Legal görünüm altında, illegal terör örgütlerinden Fetullahçı Terör Örgütü hakkında tasfiye kararı aldık. Bakanlar Kurulu kararı çıktı, ben de imzaladım, şuanda yürürlüğe girdi, yargıdan da kararlar çıkmaya başladı. Bu millete ihanet eden bunun hesabını verecek. Onlar kaçacak biz kovalayacağız. Şuanda kimisi hapiste, kimisi yurtdışında. Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet bunların. Nereden gelirse gelsinler, bugüne kadar ne milletimizi bölebildiler, ne bayrağımızı indirebildiler, ne vatanımızı parçalayabildiler, ne de devletimizi yıkabildiler. Allah’ın izniyle bundan sonra da hiçbirini yapamayacaklar. Çünkü biz gerektiğinde bu değerler uğrunda gözünü kırpmadan canını verebilen bir milletiz”
“TÜRKİYE, DÜNYANIN TÜM MAZLUMLARININ, MAĞDURLARININ UMUDU HALİNE GELMİŞ BİR DURUMDA”
Avrupa Birliği’nin, Türkiye’ye sığınanlardan daha az sayıda mültecinin yol açtığı krizle baş edemediğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün Türkiye, dünyanın tüm mazlumlarının, mağdurlarının umudu haline gelmiş bir durumda. Koskoca Avrupa Birliği bizdeki mevcuda göre çok küçük sayılabilecek bir sayıdaki mültecinin yol açtığı krizi dahi yönetemedi. Suriye krizinin en başından itibaren bizim tekliflerimiz kabul edilip, ülkemize gereken destek verilseydi, bugün bölgede durum çok farklı olacaktı. ‘Gelin, Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılmış bir güvenli bölge ilan edelim. Lojistik olarak da uçuşa yasak bölge ilan edelim orayı. O zaman kimse ne Avrupa’ya gelir, ne Türkiye’ye. O büyük bölgede herkes huzurlu bir şekilde topraklarında yaşar’ dedim. Ama yaklaşmadılar. Sonuçta Suriye’de 600 bine yakın insan göz göre göre terör örgütlerinin, eli kanlı rejim güçlerinin cenderesi altında hayatını kaybetti. Fosfor bombalarıyla, varil bombalarıyla bu insanlar öldürüldü. Mazlumun ahı yerde kalmaz. Suriye’de bu katliama ortak olan herkes eninde sonunda bunun hesabını verecektir. Bizim, bu ağır imtihanda misafir ettiğimiz 3 milyon sığınmacıyla, Suriye içine yaptığımız insancıl yardımlarla, sorunun hakkaniyetli şekilde çözümü için gösterdiğimiz gayretle ibra olduğumuza inanıyorum. Allah dünyadaki tüm mazlumlarla birlikte, Suriyeli kardeşlerimizin de yardımcısı olsun” diye konuştu.