Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Külliyesinin açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, Müslümanlar arasında yaşanan gerginliklere değinerek, “Müslümanlar kendi kapı komşularına, kardeşlerine adeta düşman nazarı ile bakıyor. Müslüman ülkelerin birbiri ile kurdukları ortaklıklar inanın birbirlerine karşı kurduklarından çok daha zayıf. Bu durumdan en büyük faydayı İslam dünyasının hasımları sağlıyor. Böylesi bir atmosferde Müslümanlar güçsüz ve bitap kalmasına isteyen çevrelere gün doğuyor. Müslümanların kaynaklarını, petrolünü, altınını, madenini hatta alın terini sömüren ülkeler kazanç sağladıkları bu tablonun devamı için her türlü senaryoyu devreye alıyorlar” dedi.
“Üniversitelerimizin kendi sınırlarına hapsolması düşünülemez”
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Külliyesinin projesi ile baştan sona kendisinin ilgilendiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Açılışını yaptığımız, her açıdan göz dolduran bu muhteşem külliyenin üniversitemize ve ülkemize kazandırılmasında emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Başından itibaren projesi ile bizzat ilgilendim. Proje iyisiyle kötüsüyle fakire aittir. Onu bilmenizi istiyorum. Gerek Sayın Başbakanımıza gerek Sayın Melih Gökçek ve ekibine teşekkür ediyorum. Ancak Belediye Başkanımızdan çevre düzenlemesi ile ilgili, yeşillendirilmesi ile ilgili buraya bir istisna destek vermesi farklı olacaktır. Burayı çok farklı kılacak adımlar atmamız lazım” dedi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin 14 bin civarında öğrencisi olduğunu belirterek “Bu kadar kısa zamanda 10 bini aşkın öğrenci kapasitesine sahip olmak kolay değil. Bu Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin bir çekim alanı oluşturduğunun ifadesidir” açıklamasında bulunan Erdoğan, YÖK Başkanının verdiği desteğin de üniversiteye güç kattığının altını çizdi. Erdoğan “Geçmişten geleceğe bir köprü olma iddiasındaki üniversitemizin kendisine ait ve tamamen ihtiyaçlarına yönelik düzenlenmiş bu külliye ile mevcut dağınık görüntüsünden kurtulacağına inanıyorum. Başkent’teki beşinci devlet üniversitesi olan Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesini biz 44 yıllık bir aradan sonra 2010 yılında kurduk. Kuruluşundan bu yana geçen 6 yıllık sürede üniversitemizin her açıdan ciddi 7 uygulama ve araştırma merkezi ile üniversitemiz belirlenen hedefler doğrultusunda emin adımlarla ilerliyor. Özellikle dünyanın önde gelen üniversitelerinde eğitim almış, farklı üniversitelerde akademik çalışma yapmış yerli ve yabancı hoca kadrosu ile üniversitemiz her geçen gün araştırma üniversitesi kimliğine bürünüyor. Üniversitemizin mutat lisans programları yanında yüksek lisans ve doktora programlarına öncelik vermesini önemli buluyorum. Sınırların kaybolduğu, mesafelerin anlamını yitirdiği çağda üniversitelerimizin kendi sınırlarına hapsolması düşünülemez. Türk üniversitelerinin dünyadaki yükseköğrenim kurumları ile rekabet edebilmesi, hatta onlardan üstün olması gerekir. Gerek öğrenci ve hoca değişim programları gerekse ortak çalışmalar vasıtasıyla üniversitelerimizin dışarıya açılmalarına, diğer yükseköğrenim kurumları ile işbirliğine gitmelerine çok önem veriyorum. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesini uluslararası kılma yönünde attığı adımlardan dolayı tebrik ediyorum. İnanın 10-15 yıl önce bu tabloya ancak ülkemizdeki belli bir üniversite rastlayabiliyorduk. Yurtdışına öğrenci gönderen ve öğrenci alan üniversite sayımız bir elin 5 parmağını geçmiyordu. Ankara ve İstanbul haricinde nitelikli altyapısı güçlü, akademik yapısı yetkin üniversiteler bulmak zordu. İmkansızlıklara ilaveten terör, yetersiz kaynak gibi sorunlarla boğuşan bu üniversitelerin bir kısmı maalesef tabela üniversitesi durumundaydı. Fakat Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi kendini ilme hapseden bir üniversite olması hasebiyle her türlü taktirin üzerindedir” diye konuştu
“Hayırlısı ile milletin iradesi neyi istiyorsa o olacaktır”
Kendi öğrencilik yıllarının sıkıntılı olduğunu belirten ve anarşinin terörize olduğu yıllarda okula doğru dürüst gidemediklerini belirten Erdoğan “Şimdi birkaç yerde bunu kaşıyanlar var. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi onlara da örnek olacak. Ben inanıyorum ki Yıldırım Beyazıt’ın tüm öğrencileri şu anlayışla okuyor ‘ilim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır.” İfadelerini kullandı.
Erdoğan, açılışa katılanların “Başkan Erdoğan” şeklinde attığı sloganlara “Hayırlısı ile milletin iradesi neyi istiyorsa o olacaktır diye düşünüyorum” ifadeleri ile cevap verdi.
“Dünya Türkiye’de toplanıyor.”
Anadolu’daki bir çok üniversitenin yeni açılımlara gittiğini belirten Erdoğan “Ortadoğu, Balkanlar, Türk cumhuriyetleri ve Afrika gibi kardeş coğrafyadaki muhatapları ile ortak projeler geliştiriyor. Türkiye sadece yurtdışına öğrenci göndermiyor, aynı zamanda binlerce yabancı öğrenciye evsahipliği yapıyor. Aranızda görüyorum, az önce sordum, ‘nereden?’ dedim ‘Nijer’ dedi. Mısır, Suriye, Filistin, Gine, yani dünya Türkiye’de toplanıyor. Ülkemizde hali hazırda dünyanın 203 ülkesinden 95 bin uluslararası öğrenci lisans, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde eğitim alıyor. Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin yakaladığı bu ivmeyi devam ettirerek çok yakında tam anlamıyla bir beynelmilel üniversite haline geleceğine inanıyorum” şeklinde konuştu.
“Bugünde de İslam alemi ve Türk dünyası siyasi, ilmi, kültürel, diplomatik açıdan büyük bir fetret dönemi yaşıyor”
“Esenboğa Külliyemizin bulunduğu Çubuk Ovası’nın bizim tarihimizde önemli bir yeri var” ifadelerini kullanan Erdoğan, bu toprakların Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt Han ile Büyük Timur İmparatorluğunun Hükümranı Timur arasında 1402 yılında Ankara Savaşı’nın yaşandığı topraklar olduğunu kaydetti. Erdoğan “Bundan 6 asır önce dönemin en büyük ve en güçlü iki Müslüman Türk devleti üzerinde bulunduğumuz alanda çok kanlı bir savaşa tutuşmuşlardı. Ordusundaki bazı grupların ihanetine uğrayan Yıldırım Beyazıt Han çetin mücadeleler sonucunda teslim olmak zorunda kalmıştı” dedi.
Erdoğan, 2 hafta önce yaptığı Özbekistan ziyaretine ilişkin bilgi vererek, ziyaret ettiği yerleri anlattı. Erdoğan “Buhara’yı, Semarkant’ı ziyaret edip, bu şehirlerin her bir köşesine adeta nakşedilmiş eserlere hayran kalmamak elinizde değil. Aynı şekilde Buhara’yı Bursa’dan Semarkantı, İstanbul’dan ve Konya’dan ayırmak mümkün değil. Ben şimdiden Rektörümüze rica ediyorum, gelin uygun bir zamanda öğrencilerimizi buralara gönderelim. Gitsinler buraları gezsinler, görsünler. Okuyan mı gören mi? Biz hem okuyan hem gören diyoruz. Çünkü yerinde tespit çok önemli. Yeri gelir seyyah olmanın çok büyük faydası var. Hele ilmimizi zenginleştirmek için. Siyasi ve kişisel nedenler aynı medeniyetin iki kolunu karşı karşıya getirmiştir. Her iki devlette bu savaştan ağır yaralar aldı. Ama bu savaşın asıl bedelini Osmanlı ödedi. Savaştan sonra Osmanlı 11 yıl sürecek bir fetret dönemine girdi. Osmanlı Devleti ciddi bir beka sorunu yaşadı. İç istikrarsızlıklar, taht mücadeleleri, isyanlar ve toprak kayıpları ile yok olmanın eşiğine geldi. 11 yıl süren bu bıçak sırtı dönem her ne kadar Çelebi Mehmed’in dirayeti sayesinde geride bırakılsa da Osmanlı Devleti’nin tekrar eski günlerine dönmesi uzun yıllar aldı. Ankara Savaşı’nın İstanbul’un fethini 50 yıl ertelediği kabul edilir. Balkanlar’da fetihler durmuş, Anadolu’daki siyasi birlik tamamen dağılmıştır. Ben Ankara Savaşı’nın sebep ve sonuçları itibariyle günümüze ayna tuttuğuna, bizim için çok önemli dersler barındırdığına inanıyorum. Maalesef bugünde de İslam alemi ve Türk dünyası siyasi, ilmi, kültürel, diplomatik açıdan büyük bir fetret dönemi yaşıyor. Bu fetret döneminin ilki bizden, yani Müslümanların kendisinden, ikincisi rakiplerimizden kaynaklanan sebepleri bulunduğunu düşünüyorum. Medeniyet içi çatışmalar, kardeş ülkeler arısındaki gerilimler Müslümanların enerjilerinin tamamen tükenmesine neden oluyor. Sürekli kriz üreten, işbirliği yerine kavgayı, yapma yerine yıkmayı, engel olmayı amaçlayan sığ bir anlayış coğrafyamızı esir almış durumda. Müslümanlar kendi kapı komşularına, kardeşlerine adeta düşman nazarı ile bakıyor. Müslüman ülkelerin birbiri ile kurdukları ortaklıklar inanın birbirlerine karşı kurduklarından çok daha zayıf. Bu durumdan en büyük faydayı İslam dünyasının hasımları sağlıyor. Böylesi bir atmosferde Müslümanlar güçsüz ve bitap kalmasına isteyen çevrelere gün doğuyor. Müslümanların kaynaklarını, petrolünü, altınını, madenini hatta alın terini sömüren ülkeler kazanç sağladıkları bu tablonun devamı için her türlü senaryoyu devreye alıyorlar. İşte Irak, Libya bunları yaşıyor. Müslümanların ayağa kalkmaması, kendi içlerinde birlik sağlamaması için mevcut krizleri çözmek yerine Irak ve Suriye’de olduğu gibi sorunlar daha da derinleşiyor” diye konuştu.
“Kardeşi kardeşe kırdırma politikası sürekli güncelleniyor”
“Yıllarca bize Arapların ihanet ettiği, bizi sırtımızdan hançerlediği söylendi. Hatta çok çirkin ifadelerle tanımlandılar. Aynı şekilde Arap kardeşlerimize de Osmanlı’nın onları senelerce sömürdüğü öğretildi. Yapay sınırlarla bir gecede iki farklı ülkenin vatandaşı haline gelen ailelerin evlatları gittikleri okullarda birbirine tamamen zıt, birbirine adeta düşman bir tarih okudular. Gerçek hadiseler yerine ikame edilen safsatalarla insanlar birbirine hasım kılındı. Türkiye’nin doğu ve güneydeki akrabaları ile bağı kopartılmaya, araya korku duvarları örülmeye çalışıldı. Tüm Müslümanlar büyük güçlere mahkum ve mecbur edilmeye çalışıldı. Birinci Dünya Savaşı sırasında tohumları ekilen İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise perçinlenen bu kardeşi kardeşe kırdırma politikası sürekli güncelleniyor. DEAŞ, Boko Haram ve Eş Şebap gibi İslam dışı örgütler Müslümanların başına musallat ediliyor. Aşnı şekilde ODHKP-C, PKK, YPG gibi etnik ve mezhebi farklılıkları istismar eden katil sürülerinin sırtı sıvazlanıyor. Tüm farklılıklarına rağmen her yıl Arafat’ta vakfeye duran, yönünü aynı kıbleye dönen, aynı Allah’a ve Peygambere inanan insanlar Şii, Sünni denilerek birbirine karşı kışkırtılıyor. Bizim Şiilik, Sünnilik gibi bir derdimiz yok. Bizim sadece din-i mübin-i İslam diye derdimiz ve aşkımız var. Biz İslam çatısı altında toplandık. Yorumlar bizim için olmazsa olmaz değildir. Bizim için olmazsa olmaz sadece din-i Mübin-i İslam’dır. Bunu parçalamak istiyorlar, bölmek istiyorlar. Biz buna prim vermeyeceğiz” şeklinde konuştu.
“Keçiören Metrosunu inşallah Başbakanımız burayla bağlıyor”
Geçtiğimiz günlerde bir gencin kendisine bir mektup yazdığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu mektupta okulun soğuk olduğundan bahsetti. ‘Kaloriferler yanmıyor’ dedi. Şimdi yanıyor mu? Elhamdülillah, demek ki neticeyi almışız. Şimdi de hocaların olduğu yer soğukmuş. Sayın Rektöre sordum şimdi ‘bizim buralar biraz soğuk’ dedi. İnşallah en kısa zamanda o da giderilir. Fakat az önce Sayın Başbakanımız bir şey söyledi. Onu da tabi bir ön etabı var. Otobüs noktasında burada sıkıntı vardı. Melih Bey, bak otobüs noktasındaki ’sıkıntı hala devam ediyor’ diyor öğrenciler. Öğrenciler söylüyor ben söylemiyorum. Bunu biran önce inşallah giderelim. Hemen bununla ilgili bilgi notunu Cumhurbaşkanlığına gönderin. Biz de takip edelim. Fakat şimdi Keçiören Metrosunu inşallah Başbakanımız burayla bağlıyor. Dolayısıyla metro burayla bağlandığı andan itibaren zaten büyük ölçüde inşallah bu sıkıntı da aşılmış olacak. Hem otobüsler hem metro çalışacak ve böylece bu üniversite şehir içine adeta çekilmiş olacak. Biz sizden ne istiyoruz. Bizim de sizden isteğimiz var. Devlet olarak biz bunları yapacağız. Sizden de ilim istiyoruz, ilim istiyoruz, ilim istiyoruz. İnşallah uluslararası camiada da siz yarışacaksınız. Lisans, lisansüstü, doktora hepsinde yarışacaksınız. Türk genci inşallah bu konuda da örnek olacak. Buna da hazırız dimi bir sıkıntımız yok? Bu güzel külliyemizin sizlere, milletimize, ilim dünyamıza hayırlı olmasını Allah’tan diliyorum.”
Konuşmaların ardından Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan ve Öğrenci Konseyi Başkanı Salih Yıldız Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediyelerini takdim etti.
"Gençler dik duracaksınız, dikleşmeyeceksiniz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve diğer katılımcılarla birlikte Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Esenboğa Külliyesinin açılış kurdelesini kesti. Erdoğan, kurdele kesimi esnasında gençlere hitap ederek, “Gençler dik duracaksınız, dikleşmeyeceksiniz. Herhalde burası Çubuk değil mi? Biz verim ekonomisinden yana olacağız. İsraf ekonomisinden yana olmayacağız. Burası Çubuk olduğuna göre mesele bitmiştir. İlçe merkeziyle alakalı önce buraya gelsin ehemmi mühimme tercih olunur. Buraya geldikten sonra buradan pas edilir inşallah” ifadelerini kullandı.
"Pazartesinden itibaren ne diyorsanız o olacak"
Öte yandan, kurdele kesimi için sahneye çıkan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otobüs noktasında sıkıntı olduğu yönündeki açıklamasına ilişkin, “Sayın Cumhurbaşkanımız emretti. Pazartesinden itibaren ne diyorsanız o olacak” diye konuştu.