Siyaset

FETÖ’nün iadesi konusunda beklentimiz yükseldi

Adalet Bakanı Bozdağ, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in iadesiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

“Trump’ın açıklamalarıyla FETÖ’nün Türkiye’ye iadesi konusunda beklentimiz yükseldi”
Türk halkının Fetullah Gülen’e destekte bulunan herkese büyük öfke beslediğini ifade eden Bozdağ, şu açıklamalarda bulundu:
“Fetullah Gülen, sizin için Usame Bin Ladin neyse Türkiye için aynıdır. Bizim halkımızdaki algı budur. Buna yardım eden herkese karşı Türk halkında da bir öfke oluşuyor, bunu da beslememek lazım. Biz bunu en üst düzeyde söyledik. Buna rağmen o günden bugüne kadar mesafe alınamadı. Bazı yazışmalar oldu, bakanlık olarak bu yazışmalara cevapları veriyoruz. Çok ince ayrıntılara varacak kadar mesajlaşmalar oluyor. Halbuki merkezi makamlar yargılama yapmaz. Hatta iade kararını veren adli makamlar da yargılama yapmaz. Yargılama yapacak yere suçlanan kişinin iade ve iade edilmemesi konusunda karar verir. Ama şimdi sanki merkezi makam bir yargılama yapıyormuş gibi hava var. Bir gelişme de olmadı ama Sayın Trump’ın kampanya ekibinde yer alan bazı isimlerin açıklamaları ve darbeyle ilgili Sayın Trump’ın yaptığı açıklamalara baktığımızda FETÖ’nün Türkiye’ye iadesi konusunda beklentimiz yükseldi. Yeni dönemde olumlu gelişmeler olmasını umut ediyoruz. Yeni Adalet Bakanı başladıktan sonar da bu konuda görüşmelerimiz olacak. Gerekirse yeni bir ziyaret de yapabiliriz. Sayın Bakanı Türkiye’ye de davet edeceğim. O göreve başladıktan sonar Türkiye’nin bu konuya verdiği önemi en üst düzeyde ifade edeceğiz ve onun bu kişinin Türkiye’ye iadesinin iki ülke ilişkileri açısından ne kadar olumlu katkı sağlayacağını, iade edilmemesi halinde Türkiye-Amerika ilişkilerine vereceği zararı kendisiyle gerekirse yüz yüze konuşacağız. Ben inanıyorum ki bu dönemde farklı bir tutum gelişir.”
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TGRT Haber ekranlarında yayınlanan “Neler Oluyor?” programına konuk oldu.
Anayasa değişiklik teklifi ve referandum sürecine ilişkin konulara değinen Bozdağ, önemli açıklamalarda bulundu. ABD Başkanı Donald Trump’un Türkiye ile ilişkilerde söylediklerinin takipçisi olursa Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin daha iyi noktaya gelebileceğini söyleyen Bozdağ, “Trump’a öncelikle başarılar diliyorum. Yeni bir dönem başladı. Bugüne kadar Amerika’da olan bitenler dünyayı yakından ilgilendirdiği gibi bugünden sonra da yakından ilgilendirecek. Çünkü Amerika gerçekten büyük bir güç. Sayın Trump göreve başladıktan sonra meydanlarda söylediklerini hayata geçirme konusunda kararlılığını ortaya koydu. Türkiye ile olan ilişkiler konusunda da söyledikleri var. Hem Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında olumlu görüşmeleri, hem FETÖ’yle ilgili konularda Türkiye lehine tutumu, hem de DEAŞ’la ilgili konuda yaptığı açıklamalar, baktığımız zaman Suriye özelinde ve Türkiye özelinde Türkiye ile ilişkilerde söylediklerinin takipçisi olursa, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin daha iyi noktaya gidebileceğini tahmin edebiliriz. Durmazsa bunun olumsuz yansımaları olacaktır. Bunun hepsini beraber yaşayacağız” diye konuştu.
Bozdağ, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi talebiyle ilgili sürece dair, “Fetullahçı Terör Örgütü kurucusu, yöneticisi ve darbe teşebbüsünün planlayıcısı ve oradan sevk ve idare edeni, haliyle Türkiye’yi terör tehdidiyle etkilemeye çalışan Fetullah Gülen’in iadesi konusunda biz 4 dosya gönderdik. Ayrıca darbe teşebbüsüyle ilgili geçici tutuklama talebimizi ilettik. Amerika’dan uzmanlar geldi Türkiye’de görüşmeler yaptılar. İki gün kaldılar, çok geniş görüşmeler oldu. Önceki Adalet Bakanıyla mektuplaşmalarımız oldu ve arkasından da bizzat Adalet Bakanı ziyarette bulundu. Ondan önce Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın, Dışişleri Bakanımızın ve Amerika ziyaretinde bulunan bütün bakanlarımızın, hepsinin ana gündem maddelerinden birincisi FETÖ liderinin Türkiye’ye iadesi ve geçici tutuklanması konusunda Türkiye’nin hassasiyetlerini iletmek oldu. Ancak önceki dönemde Amerika yetkili makamları işi zamana yaymayı tercih ettiler. Biz kendilerine ‘bu dosya sağlam bir dosya, mahkemeye gönderin mahkeme kararını versin’ dedik. Onlar da ‘biz bunu mahkemeye intikal ettirdiğimizde Türkiye adına avukatlığını yapacağız. Bunun için dosyanız sağlam olsun, mahkeme tarafından reddedilmeyelim diye biz bunları yapıyoruz’ dediler. Biz Sayın Bakana ‘Bu yaklaşımınızı saygıyla karşılıyoruz ama geçici tutuklama talebini içeren dosyanın içindeki deliller çok güçlü’ dedik. Bugüne kadar Türkiye’nin dışarıya ilettiği ve dışarıdan Türkiye’ye gelen dosyalara baktığımızda, bu dosyadan daha güçlü bir dosya olduğunu zannetmiyorum. Eğer bu dosyada geçici tutuklama talebi çıkmayacaksa başka bir dosyada da çıkmaz. ‘Siz bunu adli makamlara gönderin, adli makamlar reddediyorsa onlar reddetsin’ dedik. Bu konuda bir adım atılsın. Türkiye, ‘Dostumuz ABD, bizim talebimizi önemsedi ve gereğini yapmak üzere şu şu adımları attı’ diyebilsin. Bizim orada da kamuoyumuz var, ABD’yi herkes takip ediyor. Bu darbe teşebbüsünün ve Türkiye’deki pek çok felaketin sorumlusu burada duruyor ve rahat hareket ediyor, bu sizin gözünüzün önünde oluyor. Bunlara hiçbir kısıtlama getirilmemesi; televizyonlara, gazetelere röportaj vermesi, ziyaretçilerle mesaj göndermesi, videolar çekip bunu internet üzerinden, uydu üzerinden yayınlaması, daha pek çok yolla terör örgütünü sevk ve idare ediyor” açıklamalarında bulundu.
“Türkiye’nin aleyhine kanaatlerin büyütülmesine FETÖ’nün büyük etkisi var”
FETÖ’nün 2010 referandumundan sonraki süreçte Türkiye aleyhinde kanaat oluşturmak için büyük uğraşlarda bulunduğunu kaydeden Bozdağ, “Türkiye’nin AB nezdinde, Avrupa Konseyi nezdinde, NATO nezdinde, ABD nezdinde, başka uluslararası alanlarda aleyhinde çalışan, lobi yapan yerler var. Ermeni diasporası Türkiye ile ilgili bu tür faaliyetleri etkin şekilde yürütüyor, orada PKK üyesi olan, onlara destek veren çevreler etkili şekilde yapıyor, sol terör örgütleri ve onlarla bağlantılı diğer kesimler orada çok etkin şekilde Türkiye aleyhine faaliyetler yapıyor. Öte yandan orada yükselen İslamofobi, ırkçılık, yabancı düşmanlığı gibi nedenlerle radikal unsurlar siyasette Türkiye aleyhine algının oluşmasına katkı sağlıyorlar. Türkiye içerisinde de bunu yapıyorlar. Özellikle 2010’dan sonraki sürece baktığımızda referandumdan sonraki süreçte Fetullahçı Terör Örgütü’nün Avrupa nezdindeki pozitif imajından da istifadeyle her yeri nakış nakış işlediğini de görüyoruz. Türkiye aleyhinde kanaat oluşturmak için büyük uğraşlar verdiler. Bunların bir özelliği şu; Türkiye karşıtlığı o dönemde bilinmediği için, takiyye konusunda maharetli oldukları için onlara itibar edildi. İyi dil bildikleri için de bunları yaptılar. Türkiye ile AB, AB Konseyi, NATO ve diğer alanlarda Türkiye’nin aleyhine kanaatlerin büyütülmesine çok büyük etkileri oldu” ifadelerini kullandı.
“Türk yargısı Fetullahçı Terör Örgütü tarafından rehin alınmak istendi”
Bakan Bozdağ, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yargı içinde yapılan tasfiyelere değindiği konuşmasında, “Yargı bağımsızlığı hukuk devleti için olmazsa olmaz. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı da yargı görevi yapanların görevlerini anayasa, kanun ve hukukuna bağlı bir vicdanla yapmalarıyla sağlanabilir. Türk yargısı maalesef Fetullahçı Terör Örgütü tarafından rehin alınmak istendi. Yargının içine yerleştirdiği örgüt mensuplarıyla yargıyı işgal etmek istedi ve bunun bedellerini Türkiye çok ağır bir şekilde ödedi. Darbe teşebbüsünden sonra çıkarılan kanun hükmünde kararname çerçevesinde tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitirdiği bir örgüte bağlılıkla adli süreçleri yönettiği ve adli kararlar verdiği değerlendirilen hakim ve savcılar meslekten uzaklaştırıldı. Bu yargı bağımsızlığı ve yargının tarafsızlığını korumak için atılmış olan bir adımdır. Yargıya müdahale değildir. Yargıyı rehin almak isteyen bir iradeyi yargı alanında yok etmektir” değerlendirmelerinde bulundu.
Çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle yargıda 3 bin 600 civarında kişinin meslekten uzaklaştırıldığını söyleyen Bozdağ, bunların bir kısmının yapılan itirazlar doğrultusunda görevlerine iade edildiğini dile getirdi.
“Bugün yargı FETÖ’nün yargısı değil, Türk milletinin yargısıdır”
Yargıda oluşabilecek aksamaların önüne geçmek için bir dizi önlem aldıklarını da ifade eden Bakan Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Adalet Akademisinde staj gören yaklaşık 4 bin 500 civarında hakim ve savcı adayımız vardı. Bunların mesleğe kabulleri yapıldı. 4 bin civarında atama yapıldı. Meslekten atılanlardan fazla atama yapıldı. Bugün yargı FETÖ’nün yargısı değil, Türk milletinin yargısıdır.”
Bozdağ, referandum sürecine ilişkin bilgi vererek, “Anayasa Meclisten geçti ve şu anda Cumhurbaşkanımızın önünde. Onun onayına göre referandum takvimi şekillenecek. Mecliste yapılan görüşmeye göre 26 Mart olabilir, 2 Nisan olabilir, 9 Nisan veya 16 Nisan olabilir. Şu anda gördüğüm kadarıyla 26 Mart seçeneği düşmüş gibi görünüyor” dedi.
“CHP korkutarak bir kampanya yürütmek istiyor”
Referandum öncesindeki propaganda sürecinde CHP’nin vatandaşları korkutmaya yönelik bir politika izleyeceğini öne süren Bozdağ, “Her parti kendi kampanyasını yürütecektir. AK Parti, MHP, diğer partiler de kendi kampanyasını yürütecek. Herkes kendi açısından bu değişimin Türkiye’ye ne kazandıracağını anlatacaktır. CHP korkutarak bir kampanya yürütmek istiyor. ‘Rejim değişikliği olacak’ diyecekler ki, yalandır. ‘Anayasa’nın ilk 4 maddesi değişecek’, çok net bir iftiradır bu. Vatandaşın hangi konularda endişesi arsa o endişeyi olmadığı hale varmış gibi göstermek için korkutarak bir kampanya yürütecekler” ifadelerini kullandı.
“CHP, her konuyu mahkemeye taşıyıp mahkemede halletmeye çalışıyor”
CHP’nin Anayasa değişiklik teklifi görüşmelerini Anaysa Mahkemesine taşımasının referandum sürecine etki etmeyeceğini dile getiren Bozdağ, “Anayasa Mahkemesine taşıması takvimi dondurmaz ama referandum takvimi işlemeye devam eder. CHP alışkanlık yaptı, her konuyu mahkemeye taşıyıp mahkemede halletmeye çalışıyor. Bu mesele mahkemenin çözeceği bir mesele değil. Çünkü sistem değişiyor. Millet değiştiriyor. Niye halktan korkuyorsun, madem halkçı bir partisin, halkçılık senin temel esaslarından birisi neden halkın kanaatinin sorulmasından endişe ediyorsun” dedi.
“Türk milletinin oyu satılık bir oy değildir”
CHP’yi halka gitmekten korkmakla suçlayan Bozdağ, şunları ifade etti:
“Bu zihniyet yıllarca halktan korktu. Halk onları seçerse doğru yapmış oluyor, halk onların istemediğini seçerse yanlış karar vermiş oluyor. Sosyal demokrat görünen bazı ilerici kişileri ‘Profesörün oyuyla benim oyum bir olur mu’ diyor. Kılıçdaroğlu’nun zihniyeti, ‘Vatandaş kömürle oyunu veriyor’ diye vatandaşa hakaret eden saygısızlık yapan çirkin bir siyasi anlayış ortaya koyuyor. Böyle bir ahlaki anlayışa sahip olduğunuzda vatandaş size oy verir mi? Vatandaşımız her zaman oyunu inanarak vermiştir, Türk milletinin oyu satılık bir oy değildir.”
“Parlamenter sistemin doğası gereği siyasi iktidar her zaman sağlanamıyor”
Türkiye’de siyasi istikrarın parlamenter sistemin doğası gereği her zaman sağlanamadığını kaydeden Bozdağ, “Halk sandıkta oy verir de tek başına iktidar olursa sağlanıyor. Şu anda cumhuriyetin 93’üncü yılındayız ve bugüne kadar 65 hükümet kurulmuş. Hükümetlerin ortalama ömrü, 17 buçuk ay. Amerika’da 4 yılda bir değişiyor ve 45’inci başkan. Siz ‘Amerika’nın ilk başkanı kaç yılında seçildi’ dediğinize hemen hesaplıyor ve buluyor. Türkiye’de siyasi istikrar yok, hatta bir aylık hükümetler var. 6 aylık hükümetler var, daha çaycısını tanımadan gidenler var. Bugün Başbakanımız söyledi, bir planlama yapıyor hükümetin birisi o planlama projeye dönüşmeden hükümet değişiyor. Hiçbir proje faaliyete geçemiyor. Türkiye’nin yatırımları duruyor. Bizden önce 30 sene süren projeler var ama şimdi istikrar oluştu Türkiye’de, tek başına iktidar sağlandı. Boğaz Köprüsü başlandı, Yavuz Sultan Selim başlandı bitti, Marmaray başlandı bitti, hızlı tren başlandı bitti, şehir hastanesi başlandı bitti. Bizde önceki hükümetler döneminde başlanıp biten proje sayısı tek başına iktidarlar dönemini çıkın, koalisyonlar döneminde yok” şeklinde konuştu.
“Türkiye zayıf iktidarlardan çok çekti”
Parlamenter sistem içerisinden güçlü iktidarlar çıkmadığını söyleyen Bozdağ, şöyle devam etti:
“Biz tek başımıza iktidarız, yasamada çoğunluğumuz var ama diyoruz ki; ‘Bugün AK Parti böyle ama yarın AK Parti olmazsa, güçlü bir yapı da oluşmazsa, siyasi istikrarı bu sistem doğurmuyor. Türkiye yine kaybet kaybede gidiyor. 7 Haziran’da halk ‘Ben sana tek başına iktidarı vermiyorum’ dedi. O kısa aralıkta neler oldu. Onun için bir siyasi istikrar meselesi bu istikrara ihtiyaç var. Zayıf iktidarlardan Türkiye çok çekti. Tek başına iktidar olur ama zayıf olur. Nasıl olur, 290’la iktidar olduğunuzda zayıf iktidarsınız. 5 vekil, 10 vekil gelse Başbakan’a dese ki; ‘Sayın Başbakan şu dediğimi yapmadınız ama yapmazsanız ben istifa edeceğim. Benim arkamda benim gibi düşünen 10 arkadaşım var.’ Bu zayıf iktidar, bu Başbakan cesur karar alabilir mi, bu hükümet dirayetli adımlar atabilir mi? 4 vekili satın alınca hükümet düşüyor. Sen şimdi büyük güçleri rahatsız edecek, Türk halkını ve Türk devletini güçlendirecek adım atamasın. Zayıf iktidarlar tek başında da olsa Türkiye’ye büyük faydalar sağlayamaz.”
“Bu sistem siyasi operasyonlara açık”
Bozdağ, yeni getirilen düzenlemeyle zayıf iktidar tehlikesinin ortadan kalkacağına değinerek, “Türkiye gelecekte zayıf iktidarlarla yönetilmemeli. Güçlü iktidarla yönetilmesi lazım, bu onu da destekliyor. Bu sistem siyasi operasyonlara çok açık. Paraya, makamla bir takım şeyler yapıldı. Transferlerle iktidar değiştirildi. 12 Mart muhtırası ve 28 Şubat post modern darbesi oldu. 12 Mart’ta 4 tane hükümet kuruldu, 71 ve 73 seçimleri arasında. Muhtıra hem Senatoda, hem Millet Meclisinde okundu, Meclis Başkanlık Divanında okundu. Herkes de kafasını önüne eğdi, darbeyi dinlediler orada, hükümet istifa etti. Bakanları onlar seçti ve öyle kurdu. Operasyon yedi Türkiye’nin hükümeti. Şimdiki Meclise bakın bombalar altında çalıştı. Nereden nereye. 28 Şubat’ta merhum Erbakan Hoca istifa etmek zorunda bırakıldı. Sonra ‘Tansu Hanım’la hükümet kuracağız’ denildi. 276’dan fazla milletvekili ‘Tansu Hanım’ı Başbakan atarsanız güvenoyu vereceğim’ diye Cumhurbaşkanına dilekçe verdi ama Sayın Cumhurbaşkanı başkasını başbakan atadı. Anlaşamamışlardı kimin hükümet kuracağına, sonra Doğru Yol Partisi’ne bir operasyon yapıldı. DTP diye bir nevzuhur bir parti çıkarıldı ve onunla hükümet kuruldu. Arkasından en yakın tarihte merhum Ecevit, 2002 yılını hatırlayın İsmail Cem istifa etmiş, arkasından diğer bakanlar Ecevit’e operasyon çektiler, Ecevit de seçim kararı alarak bu operasyonculara operasyon çekti. AK Parti’ye de dönüktü, bizden de ayrılanlar oldu. Onları tarih yazacaktır, arka planda toplantıya gelip oy kullanmayan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bizim vekillerimizden de vardı. 367 olayında başka şeylerde, tezkerede yaşadık, operasyona açık. Birisi hükümeti devirmek istediği zaman operasyon yapabiliyor bu sistemde” diye konuştu.
“En çok operasyon çekilen adam Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da birçok kez siyasi operasyon gerçekleştirildiğini söyleyen Bozdağ, “Bir medya patronu ‘Sana altın tepsi içinde iktidar sunuyorum’ diye iktidar sundu. Televizyonlarda, başbakanlarla medya patronları kavga etti ve o kavgalar ne beldeler ödetti Türkiye’ye. Sermaye öyle, dış güçler öyle. Adam bunu parayla, kasetle, şantajla, başka şeylerle de yapabiliyor. ‘İktidarı ben değiştirebilirim’ diyor. Şimdi operasyona açık bu iktidarlar. Bugün Tayyip Erdoğan gibi çok cesur bir lideri var bu ülkenin. Tayyip Bey’e operasyon çekilmedi mi? En çok operasyon çekilen adam Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Darbe teşebbüsleri, Cumhurbaşkanı seçim krizi, 367 kararı. 27 Nisan e-muhtırası, 17 Şubat, MİT tırları, darbe teşebbüsü, Kobani meselesi, Türkiye’de tek başına iktidarız biz. Yasamada bir çoğunluğumuz var, iktidarda da taş gibi duran bir hükümetimiz var. Buna rağmen bu kadar operasyon çekiliyor. Neden, çünkü parlamenter sistemde bu tür operasyonlarla netice alma ihtimali az da olsa var” açıklamalarında bulundu.
“Türkiye her zaman AK Parti gibi güçlü bir iktidar, Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir lider bulamayabilir” diyen Bozdağ, şöyle devam etti:
“Biz öyle bir sistem kuralım ki bu sistem operasyonlara kapalı, milletine dayalı, güçlü iktidarlar çıkarsın. Bu iktidarı Mecliste yapılan katakulliler değil, kaset operasyonlarıyla, tehditle, şantajla değil, sadece sandıkta millet değiştirebilsin. Sandıkta millet seçince kimse gayri hukuki yollara sapmayacak. Artık o yolların tamamı kapatılacak. Bu Türkiye’yi büyütüyor. Hızlı karar almak, alınan kararları hızlıca uygulamak gerekiyor. Türkiye’nin etrafı yangın yeri. Şimdi Suriye, Irak, Ukrayna, Rusya, Yunanistan’da ekonomik kriz, içimizdeki terör, dışımızdaki bizden uzak ama yanı başımızdaki komşu gibi Türkiye’nin içini karıştırmak ve Türk milletinin devletini yok etmek için oluşan pek çok yapı var. Bütün bunlarla mücadele ediliyor.”
“Öyle bir sistem kuralım ki Türkiye’nin tekerinin önüne taş koyamasınlar”
Erdoğan gibi bir lidere sahip olmasaydı Türkiye’nin çok daha kötü bir tablonun ortasında yer alacağını ifade eden Bozdağ, “Eğer Tayyip Erdoğan gibi güçlü bir siyasi aktör Türkiye’nin başında olmasaydı o zaman Türkiye’nin durduğu yer neresi olurdu? 15 Temmuz darbesi başarılı olur muydu, olmaz mıydı? Suriye’de bir Kürt devleti kurdurmak isteyenler başarılı olur muydu, olmaz mıydı? Bu köprüler, bu yollar, bu hava alanları demir yolları yapılır mıydı, yapılmaz mıydı? Türkiye tüm bu olaylara rağmen ekonomisi büyüyor, yatırımları artıyor. Onun için öyle bir sistem kuralım ki Türkiye’nin düşmanları, Türkiye’nin tekerinin önüne taş koyamasın. Bu araba her daim istikametinde gitsin, tekerleri patlamasın, önünde de takoz koymasınlar gideceği yere hızlı gitsin. Bizim milletimiz her açıdan daha mutlu bir millet olsun” değerlendirmelerinde bulundu.
“Zayıf yöneticiler değil güçlü yöneticiler olacak”
Yeni kurulacak sistemle birlikte zayıf liderlerin siyaset sahnesinde yer alamayacağını dile getiren Bozdağ, “Zayıf, çapsız liderlerden Türkiye çok çekti. Bu sistem güçlü lideri de zorunlu kılıyor. Şimdi AK Parti Cumhurbaşkanı adayı gösterecek, en güçlümüzü göstereceğiz biz. CHP en güçlüsünü, MHP, HDP öyle. Herkes öyle kişileri aday olarak toplumun önüne getirecek ki hem kendi tabanından, hem karşı tabandan destek bulacak, hem güçlü liderlik özellikleri olacak. Sonuçta kim kazanırsa kazansın sağdan da kazansın, soldan da kazansın güçlü siyasal birikimi, liderlik özellikleri olan birisi kazanacaktır. Türkiye’nin yürütmesini dirayetli, güçlü biri eline alacak o yönetecek. Onun için zayıf yöneticiler değil güçlü yöneticiler olacak" ifadelerini kullandı.
“Türkiye’yi yöneten liderlerin toplumun her kesiminin değerlerine saygılı olmasını sağlayacak”
Adalet Bakanı Bozdağ, Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’yi kutuplaşmaya sürükleyeceği iddialarına, "Allah aşkına kim kutuplaşmaya neden olabilir? Bu sistemde sağcının da solcunun da CHP’linin, MHP’linin, sosyal demokratının, Atatürkçüsünün kim olursa olsun değerleriyle alay eden birinin iktidar olma şansı yok. Milletin hangi gruptan olursa olsun değerlerine sahip olacak. CHP’nin 25, 26 oyu var, onun yüze 50’nin üzerine çıkması için sağdan oy alacak, AK Parti’nin şu anki oya göre 2 puana ihtiyacı var, bu oyu dışımızdakilerden alacağız. Böyle bir gerçeklik karşısında partiler ve adaylar diğer vatandaşlarımızın kabullerine, değerlerine, yaşam tarzlarına aykırı beyanlar içinde bulunamaz. Bu uçları merkeze çekecek, merkezi güçlendirecek ve Türkiye’yi yöneten liderlerin toplumun her kesiminin değerlerine saygılı olmasını sağlayacak” diye cevap verdi.
“İstediği yasayı çıkaramayan birisi diktatör olabilir mi”
Cumhurbaşkanlığı sisteminin diktatörlüklerin de önüne geçeceğini kaydeden Bozdağ, “Otoriter yönetim de çıkmaz. Çünkü sistemin doğasında buna engel olan pek çok mekanizma var. Konuşuluyor, ‘Meclis bitti, Meclisi mezara gömelim’ deniliyor. Meclis biter olur mu, 550 milletvekili 600’e çıkıyor. Hani kalkıyordu? Şu anda Meclis yasama görevini hükümete rağmen yapıyor mu, hayır. Hükümet yapıyor yasama görevini. Kanunlaşan metinlerin yüzde 99’u kanun tasarısı, yüzde 1’i teklif, o teklifleri de hükümet verdiriyor. Esasında 100’de 100’ü hükümetin istediği şekilde kanunlaşıyor. Hükümete rağmen Türkiye’de bugün kanun yapmakta veya kanunda 1 madde değiştirmek de mümkün değil. Biz bu teklifle bunu kaldırıyoruz. Hükümetin görüşü sorulmayacak, hükümet tasarı veremeyecek. Sadece bütçe teklifi verecek. Milletvekilleri teklifi hazırlayacak. Allah aşkına Cumhurbaşkanı ne yapacak bu pozisyonda, sadece mesaj gönderebiliyor, ‘benim şu kanunlara ihtiyacım var’ diye. Böyle bir sistemde istediği yasayı çıkaramayan birisi diktatör olabilir mi” açıklamalarında bulundu.
Bozdağ, Meclisin zayıflatıldığı söylemlerini de “yalan” olarak değerlendirdi. Cumhurbaşkanlığı sisteminde Meclisin Cumhurbaşkanını feshetme yetkisi olacağını söyleyen Bozdağ, şöyle konuştu:
“Ana muhalefet partisinin Genel Başkanı ve sözcüleri ‘Cumhurbaşkanına Meclisi fesih yetkisi veriliyor’ diyor. Allah’tan kork. Bu Anayasa değişikliği Cumhurbaşkanına Meclisi fesih yetkisi vermiyor. Mevcut anayasa veriyor. Nitekim mevcut anayasada Meclis Cumhurbaşkanı tarafından feshedildi ve seçime gidildi. Bu yetki var zaten, yeni olan Cumhurbaşkanı fesih yetkisini kullanırsa kendi de seçime gidecek. Eskiden yoktu. Cumhurbaşkanı 7 Haziran’da seçime götürdü, kendi seçimi yenilendi mi? Şimdi ‘Sen Meclisi feshedersen sana da müeyyide getiriyorum, sen de seçime gideceksin’ diyor. Meclise de seçime gitme yetkisi veriyor. Meclise diyor ki; ‘Sen bu Cumhurbaşkanını ülke için tehdit görüyorsan seçim kararı al, Cumhurbaşkanının görevini sonlandır.’ Meclis seçim kararı alarak Cumhurbaşkanının görevine son verebiliyor. Seçim kararı alınarak görevine son verilen birisi diktatör olabilir mi?”
“Cumhurbaşkanı işlediği tüm suçlardan dolayı Yüce Divana sevk edilebilecek”
Bozdağ, yeni sistemde Cumhurbaşkanının yargılanmasının da önünün açılacağını belirterek, “Şu anda Cumhurbaşkanı’nın siyasi ve cezai sorumluluğu yok. Sadece vatana ihanetten 413 milletvekilinin oyuyla suçlanabiliyor. Vatana ihanet diye de bizim kanunlarımızda bir suç yok. Suçlandırıldığında neden yargılanacağı belli değil. Yargılandı, ceza alıp almayacağı da belli değil. Yeni sistem Cumhurbaşkanına siyasi sorumluluk getiriyor. Halk sandıkta siyasi sorumluluk gereği hesap soracak. Mecliste günden dışı konuşmalar, gurup önerileri genel görüşme, Meclis araştırması, Meclis soruşturması yoluyla Cumhurbaşkanı denetlenecek, siyasi sorumluluğu sorulacak. Arkasından cezai sorumluluk da geliyor. Şimdi Cumhurbaşkanı işlediği tüm suçlardan dolayı yüce divana sevk edilebilecek ve 600’e 400 oyla” açıklamalarında bulundu.
“Halkın vermediği iktidarı Cumhurbaşkanı eliyle ellerinde tuttular”
1961 ve 1982 Anayasaları ile halkın iradesinin Cumhurbaşkanı eliyle kontrol edildiğini dile getiren Bozdağ, “Bizim 61 ve 82 Anayasamıza göre başbakan dilediği adamı bakan yapma hak ve yetkisine sahip değil. Görevden alma hak ve yetkisi de yok. Başbakanın kim olacağı da belli değil bu anayasalarda. Bu halkın vermediği iktidarı Cumhurbaşkanı eliyle elinde tutmak ve halkın vermediği yetkiyi kontrol etmek” dedi.
“Kılıçdaroğlu laikliği bir kenara bırakmış, İslam’dan fetva alıyor”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katlılığı bir programda dile getirdiği “Cumhurbaşkanlığı sistemi dini anlayışa da aykırı” sözlerine değinen Bozdağ, “Vatandaşlarımıza sesleniyorum; dini konularda Diyanet İşleri Başkanı yerine Sayın Kılıçdaroğlu’na sorsunlar. Kiminle istişare etti, kime sordu bilmiyorum ama kendi söylüyorsa kerameti kendinden menkul demektir. Birine soruyorsa o kılavuzunda sorsun kılavuzunu değiştirsin. Biz laik demokratik sistemi savunuyoruz, onlar da laik demokratik sistemi savunuyor. Kılıçdaroğlu laikliği bir kenara bırakmış, argümanlarını güçlendirmek için İslam’dan fetva alıyor. Burada en geniş istişare var, 80 milyonla istişare yapılıyor” dedi.