CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde yapılan CHP il ve ilçe başkanları ortak toplantısında konuştu. Referandum öncesi Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi ile ilgili vatandaşların bilgilendirilmesi için il ve ilçe başkanlarına yapılacak çalışmalar hakkında bilgi veren Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bir bakanlık kurulacaksa bu TBMM kararından sonra olur. Şimdi bu TBMM atıldı bir köşeye ve bu bir kişi bütün yetkilerin hepsine sahip. Elinizi vicdanınıza koyun. Ortak akıl ürünü olan 550 adamın değişik siyasi partilerden ve milli iradeyi temsil eden bir yapının aldığı karar mı yoksa bir kişinin aldığı karar mı doğru. Bunları anlattığınız zaman ikna edemeyeceğiniz hiç kimse yoktur. Bütün mesele anlatmakta, samimi olarak konuşmaktadır. Devletin işleyişi. Onu da belirleyecek bir kişi. Kim müsteşar, genel müdür, büyükelçi olacak, bunların nitelikleri ne olacak. Bugün bunları TBMM belirliyor. Şimdi bunların tamamını bir kişi belirleyecek. Olmaz diyeceksiniz ama yetki bende diyecek. Bu yetki verilir mi? İşi ehline vermek inancımızda, geleneklerimizde, örfümüzde, adetimizde de var. Peki, neden bu örfü, adeti, inancı bozuyoruz. Hangi gerekçe ile bozuyoruz” diye konuştu.
“YENİ MODELDE SEÇİMLE GELENLERİN TAMAMI ÇÖP SEPETİ”
Yeni modelde seçimle gelmeyen bir kişinin Türkiye’yi yönetebileceğini savunan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni seçimle gelenler yönettiler. İtirazımız olmadı. Bu modelde seçimle gelmeyen Türkiye’yi yönetebilir. Diyelim ki cumhurbaşkanı yurt dışına gitti. Yetkiyi kime verecek, bir başkan yardımcısına. Başkan yardımcısı milli iradeyi temsil etmiyor, seçimle de gelmedi. Çünkü başkan yardımcısı milletvekili olmayacak. Seçimle gelmeyen birisinin seçimle gelen parlamentonun yetkilerinin üstünde bir yetkiyi kullanması hangi demokraside var, hangi ahlakta var. Seçimle gelmemiş birisi kalkacak ve koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetecek. Şuan da Sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına gider ve Meclis Başkanı ona vekalet eder. Yeni modelde seçimle gelenlerin tamamı çöp sepeti. Bu doğru değildir.”
İl ve ilçe başkanlarına seslenen Kılıçdaroğlu, “Sizler konuşurken bilgi üzerine konuşmanızı istiyorum. Siz konuştuğunuz zaman akan sular durmalı. Sizi sevmeyenler bile evet doğru söylüyorlar demeli. Efendim bu modelde TBMM’yi güçlendiriyoruz diyorlar. Bir konuda haklılar. Milletvekili sayısını 550’den 600’e çıkarttılar. Sayısal olarak güçlendiriyorlar. Peki, bu yeni gelen milletvekilleri ne yapacak? 550 bile fazla. Maliyeti, 187 milyon 950 bin TL. Kim veriyor bunların maaşını? Bunlar ne yapacak Mecliste? Bütün yetkiler yukarıda. Bunlar sadece maaş alacaklar. Vatandaşlara sorun. Allah aşkına elini vicdanına koy. 550 milletvekili sayısı senin neyine yetmiyor da 600’e çıkartıyorsun. Sorun bunu. Hiçbir vatandaş bu anayasa değişikliğinden sonra Meclise de gelmeyecek. Millet ile vekilin arası tamamen kopuyor. Adına niye Büyük Millet Meclisi diyoruz ona da şaşırıyorum. Kaldırın o büyük lafını oradan. Gazi Meclisi olmaktan çıkartıyorsunuz. Getiriyorsun oraya maaş alan ve oturan 600 kişiyi yerleştiriyorsun. Ne yapacak bunlar orada, vatandaşlarımıza sorun. Sizin vicdanınız buna el veriyor mu? Böyle bir düzenleme hangi devlette var?” ifadelerini kullandı.
“GÜÇLÜ PARLAMENTER SİSTEMDEN GÜÇLÜ TEK ADAM REJİMİNE GEÇİYORUZ”
Bunun bir rejim değişikliği olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları dedi:
“‘Bu bir rejim değişikliği değil’ diyorlar. Biz rejimi 1920’lerde kurduk, Cumhuriyeti ilan ettik. Bu kanun kabul edilirse Cumhuriyet değişiyor. İran, Suriye, Libya, Mısır Cumhuriyet. Onların Cumhuriyeti bizim Cumhuriyetimize benziyor mu? Hayır benzemiyor. Yeni değişiklik ile gelen anayasa, Suriye anayasasının aşağı yukarı aynısıdır. Biz düne kadar demiyor muyduk Suriye’de demokrasi yok diye. Güçlü parlamenter sistemden güçlü tek adam rejimine geçiyoruz. 550 kişinin ortak iradesini alıyoruz, bir tek kişiye bütün yetkileri veriyoruz. Devletin yapısını ve işleyişini değiştiriyoruz. Bir adam gelir çok iyi yönetebilir, bir başkası gelir ortalığı toz duman eder. Bir kişiye yetki tarihin hiçbir döneminde doğru dürüst verilmemiştir.”
“BİR KİŞİYE GÖRE BİR ÜLKENİN REJİMİ BELİRLENMEZ”
“Bu anayasa değişikliği bu milletin hangi sorununu çözecek” diyerek sözlerine devam eden Kılıçdaroğlu, “Emeklinin sorununu mu, çiftçinin sorununu mu, terör sorununu mu, eğitimde yaşadığımız sorunları mı, dış politikada yaşanan sorunları mı çözecek. Hiçbir soruna çözüm üretmiyor. Bir kişiye göre bir ülkenin rejimi belirlenmez. Ortak akıl, birlikte aklımızı kullanarak demokrasi içinde çözelim. Elin oğlu temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçiyor, biz demokratik parlamenter sistemden tek adam rejimine geçiyoruz. Böyle bir şey olamaz. Aklımızı peynir ekmekle yemek gibi bir şey bu. Benim söylediğimde bir yanlış, bir eksik varsa şurası yanlış desinler. Bizde hata yapmış olabiliriz. Devletler macera olsun diye yönetilmez. Çift başlılık önlenecekmiş. Hangi çift başlılık? Şuan ki durumu ele alalım. Sayın Erdoğan bir şey söylediği zaman Sayın Binali Yıldırım ‘bu olmaz’ mı diyor. ‘Tamam, nasıl emrederseniz’ diyor. Aynı işi görevi olmadığı halde 3-4 kişi yapmaya kalkışırsa bu çift başlılık olur. Ama demokrasilerde, hukukun üstünlüğü olduğu ülkelerde herkesin görev tanımı vardır” açıklamasında bulundu.
“BU İŞ PARTİ MESELESİ DEĞİLDİR”
Kılıçdaroğlu, “15 yıldır iktidardalar. 15 yılda tek parti iktidarı, 15 yılda parlamento çoğunluğu bunlarda. İsteyip de çıkaramadığınız bir kanun var mı? Her kanunu çıkarttınız. Peki, memleket niye bu halde? Kim size engel oldu. Böyle bir şeyde yok. Sonuçta parmak hesabı. Karar verip de çıkaramadığınız bir kararname var mı? İstedikleri zaman kararname çıkarıyorlar. O zaman bu değişikliğin sebebi ne? Neden tek adam rejimi? Bu anayasa değişikliği bu memleketin hangi sorununu çözecek? Sorularını vatandaşa sorun. Vatandaşımızın bir vicdan muhasebesi yapması lazım. Olayı A partisi, B partisi meselesi haline kimse sakın getirmesin. Bu iş parti meselesi değildir. Bu mesele, demokrasi, vatan, memleket meselesidir. Cumhuriyet demokrasi ile taçlanırsa güzel olur. Ben neden Sayın Davutoğlu’na, Sayın Yıldırım’a defalarca çağrıda bulundum. Avrupa Birliği ‘bunu yap’ diyor bizde gidip koşa koşa yapmaya çalışıyoruz. Dedim ki; niye onların dediğini biz yapıyoruz. Gel arkadaş biz oturalım Mecliste ve tamamını biz kendi irademiz ile yapalım. Bizim aklımız yok mu” diyerek sözlerini sonlandırdı.