Batuhan Yaşar'ın 'Abdullah Gül Hayır'cıların adayı mı?' adlı yazısının tamamı şöyle:
Siyaseten bizi çok hareketli günler hatta aylar bekliyor. Hareketlenmeler söz konusu.. Senaryolar, girişimler, görüşmeler Ankara’daki siyasi kulisleri hareketlendirdi. Yüzde 48.6, hayır cephesini oldukça cesaretlendirmiş görünüyor..
Kulislere kulak verip ne olup bittiğine bakarken şaşkınlıkla karşılaştığım bir bilgiye ulaştım.
Abdullah Gül..
AK Parti’den Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı yaptı..
Recep Tayyip Erdoğan 2007 yılındaki grup toplantısında Cumhurbaşkanlığı için merakla beklenen ismi açıklıyordu:
“Adayımız Abdullah Gül kardeşimdir.”
Gelin sizi hemen 16 Nisan referandumu öncesine götürelim:
Hiç ihtimal vermesem de, Abdullah Gül’ün 2 Nisan’da Kayseri’deki “Evet” mitingine katılmayacağı söylenmişti.
Öyle de oldu zaten... Mitinge bir gün kala katılmayacağı açıklandı.
Buraya kadar bir problem yok.
Çünkü kendisini, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı yapan partisinin, önceki seçimlerde de hiçbir etkinliğine zaten katılmadı.
Belki de Cumhurbaşkanlığı yaptığı için “tarafsızlık” ilkesinden taviz vermemek içindir…
Abdullah Gül’ün oğlu Mehmet Emre Gül biliyorsunuz İngiltere’de master yapıyor. Yurt dışına çıkarken Sabiha Gökçen’de Havalimanında oy kullandı. 2 oyun kullanıldığı sandıktan 2 tane “Hayır” çıktı.
Ne demek istiyorsun, sadede gel, dediğinizi duyuyorum.
Referandum sürecinde Abdullah Gül “Hayır Cephesi” ile zımni bir gönül bağı kurdu.
Bu tespite aramızda “Hayır, öyle değil” diyen var mı?
Gelin tam da bu noktada AK Parti’den önemli bir isme kulak verelim:
-“48.6 ile çok cesaretlendiler. Ekmeleddin İhsanoğlu gibi değil de toplumu daha kuşatıcı bir adayla seçimi kazanma ihtimalini yüksek görüyorlar.”
-Peki niye AK Parti orjinli birisini düşünüyorlar?
-“Geniş kitlelere bu şekilde ulaşabilirler. Muhtemelen Abdullah Gül’ü, Tayyip Bey’in karşısına çıkartacaklar.”
-Abdullah Gül CHP’nin mi adayı olacak?
-“Hayır. Herhangi bir siyasi partinin adayı gibi değil de 100 bin imzayla ‘halkın talebi’ gibi gösterecekler. Bu şekilde Gül’ü ikinci tura taşımayı düşünüyorlar.”
-Yeni bir oluşum lafları dolaşıyor ortalıkta?
-“Öyle bir çalışma da var. Konuşuyorlar aralarında.”
2001’DEKİ AK PARTİ’NİN ÇIKIŞI GİBİ
Konuştuğum bir diğer isim, AK Parti, MHP ve CHP’den küskün isimlerin bir araya getirilerek aynı AK Parti’nin 2001’deki çıkışı gibi bir şey yapılmak istendiğinin altını çiziyor. Bu oluşum için Meral Akşener işaret ediliyor.
İHANET OLARAK ALGILANIR
Partideki önemli bir başka isim ise Abdullah Gül’ün böyle bir hamle yapacağına ihtimal vermiyor:
“Bu bir ihanet olarak değerlendirilir. Abdullah Bey, Tayyip Bey’e rağmen asla bu hamleyi yapmaz.. Bu dedikodulardan Abdullah Bey de rahatsız.. Asla bu dedikoduların parçası olmaz.”
ABDULLAH GÜL, DENİZ BAYKAL’LA GÖRÜŞTÜ
Şimdi öğrendiğimiz bomba gelişmeleri aktaralım o zaman…
Biliyorsunuz referandum sürecinde Deniz Baykal neredeyse Kemal Kılıçdaroğlu kadar efor sarf etti. Genç siyasetçilere taş çıkarırcasına şehir şehir gezdi.
“Hayır”ın parlayan yıldızı Deniz Baykal, referandumdan hemen sonra Abdullah Gül ile görüştü.
Ne var bunda, diyebilirsiniz..
Hayır öyle değil... Böyle bir ortamda ve referandumun hemen akabinde böyle bir görüşme pek de tevekkeli görünmüyor.
Görüşme, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bilgisi dahilinde mi yapıldı veya CHP’nin bir teklifi mi iletildi; bu bilgilere henüz ulaşamadık.
SAADET’İN BAŞINA GEÇ!
Abdullah Gül’ün çevresi olduğunu iddia edenler, referanduma daha 1 ay varken harekete geçtiler. Güvenilir kişilerle temas kurdular. Telefonla ve yüz yüze görüşmeler yaptılar:
-“Yeni bir durum var.. Hazır ol.. Sana ihtiyacımız var.”
Yeni bir oluşuma karşı çıkanların iddiası da şu:
-“Yeni parti tutmaz.. Macera aramaya gerek yok. İşte Saadet orada duruyor. Abdullah Bey, Saadet’in başına geçmeli. Millî Görüş’ün tabanı orada!..”
Olayı deştikçe başka başka ve çok şaşırtıcı bilgilere ulaştık..
Neler olmuş, ne planlar yapılmış da haberimiz olmamış..
EVET ÇIKINCA PLANLAR DEĞİŞTİ
“Hayır” çıkacağına o kadar inanmışlar ki… Bu yüzdendir ki “Hayır”ın stratejisini de çoktan hazırlamışlar:
-Referandumdan “Hayır” çıksaydı AK Parti içinde mücadele için düğmeye basılacaktı. Tayyip Erdoğan’ın “Hayır” durumunda zaten partiye dönmeyecek olması işlerini kolaylaştıracaktı. Silahlarını direkt Erdoğan’a yönelteceklerdi.
-“Evet” çıkınca planlar değişti. Yeni oluşum, Saadet Partisi ve CHP ile ittifak formülleri tartışılmaya başlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan referandum süresince bütün meydanlarda şu hadis-i şerifi hem de Arapçası ile tekrarladı; “El mer’u mea men ehabbe” yani "Kişi sevdiği ile beraberdir" dedi.
Bu yüzden Abdullah Bey'in yakın arkadaşı Fehmi Koru’nun yazılarını takip etmekte yarar var. Ne olacağına dair okumalar o köşeden yapılabilir.
Hatta Fehmi Koru’nun yazısından bir bölümü Bülent Arınç retweet etti:
“Ya aynı kişiler referandumda sürüden ayrı oy kullanacakları mesajını alenen verseler ne olurdu?”
El cevap:
“Hayır’a bundan daha fazla katkı sağlayamazlardı.. Fehmi Koru’nun dediği gibi yapsalardı yani gizli değil de açıktan ‘Hayır’ deselerdi, AK Parti tabanı belki de tepki gösterecek ve daha iyi konsolide olacaktı.”
Evet’in içindeki 'Hayır’cılar, kafaları daha fazla bulandırdı.
Duyduklarımız bunlar…
Ama siyasette çok güzel bir laf vardır:
İnsanların bir şeye nasıl başladığı değil de finişi nasıl yaptığı hep konuşulur.
Bakalım referandumdan sonra sessiz kalan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bir açıklama gelecek mi?