Prof. Dr. Gökçe, çocuğun az yemek yemesinin, zayıf olmasının sağlıksız olduğu anlamına gelmediğini belirtirken iştahsızlık probleminin yine de araştırılması gerektiğini söyledi.
"REFLÜ, GASTRİT İŞTAH KAYBINA NEDEN OLUYOR"
İştahın öğrenilmiş bir davranış olduğunu belirten Prof. Dr. Selim Gökçe iştahın tanımını yapmanın önemli olduğunu belirtti ve iştah kaybının nedenleri hakkında şunları söyledi:
"Birincisi çocuk açlık hissetmeyebilir. Nörolojik sorunları olan çocuklarda açlık hissi olmayabilir ya da midesinden beslenen bir çocuk açlık hissetmeyebilir. Mekanizmadan bahsedersek ağız, mide, bağırsaklar, burayı ilgilendiren hastalıklar. Örneğin ağız içerisinde yaralar, yemek borusunda yaralar varsa, yemek borusu uygun çalışmıyorsa çocuk açlık hissetmeyebilir. Mesela yemek yerken çocuk boğazına kaçırıyorsa korkuyla beraber yemek yemekten kaçınabilir. Yemek borusundan geçerken yanma, ağrı hissi iştahını kaçırabilir. Mide hastalıkları gastrit, ülser vs. çocukta iştahsızlığa neden olabiliyor. Reflü, çocukta iştahsızlığa neden olabiliyor. Ya da mesela yemek borusunda, midede, bağırsaklarda darlıklar ya da çalışmasında sorunlar, şişkinlik hissetmek bu da insanı tok hissettirebiliyor ve iştahsızlığa neden olabiliyor. Bunun yanında enfeksiyonlar, enflamatuvar hastalıklar sırasında salgılanan bazı ürünler iştah kaybına yol açabiliyor. Bunun yanında kalp hastalığı, akciğer hastalığı bunlar da yeterli iştahın olmasını engelleyebiliyor."
"BEYNE UYARILAR GÖNDERİLİYOR"
Kanser ve romatolojik hastalıkların da iştah kaybı nedeni olduğunu belirten Prof. Dr. Gökçe, bazı duygusal nedenlerin de iştah kaybına neden olabileceğini belirtti ve
"Örneğin beslenirken bundan tat almaması, hoşlanmaması, beyne uyarılar gönderiyor ve bir sonraki beslenmede bundan zevk almayabiliyor. O yüzden iştahsızlık denilen şey ortaya çıkıyor" dedi.
İŞTAHSIZLIĞIN YÜZDE 1'İ GERÇEKTEN İŞTAHSIZLIK
İştahsızlığın gerçek oranının yüzde 1 oranında olduğunu belirten Prof. Dr. Gökçe ayrıca "İştahsızlık 2-4 yaş arası çocuklarda yüzde 25 ile 50 arası bir oran ama bunları takip ettiğinizde bunların ancak yüzde 1'inde gerçek anlamda bir iştahsızlık var. O geriye kalan yüzde 40-50'ye yakın oranı ise aslında geçici sorunlar gibi görünüyor. Genellikle hastalıkla ilişkili olmuyor" dedi.
"İŞTAHSIZLIK ASLINDA BİR DAVRANIŞ PROBLEMİ"
İştahsızlığın bir davranış bozukluğu problemi olduğunu belirten Memorial Şişli Hastanesi Hastanesi Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Eftal Geçgil, bunun ailenin yaklaşımıyla çok alakalı olduğunu belirtti ve şunları söyledi:
"İştahsızlık daha çok okul öncesi dönemde 2-5 yaş grubunda çok fazla gözlemleniyor. Bu, aslında bir davranış problemi. Ailelerin yaklaşımı çok önemli. Burada özellikle önerilen diye bahsettiğimizde aslında çocukların en büyük problemi yemekle birlikte sıvı alımları. Aileler biraz bunlara dikkat edebilir. Yemek sırasında çocuklar çünkü çoğu zaman mutlaka yanlarında bir bardak su bulunuyor. Önce sudan bir yudum alıyorlar yemeği birlikte yemeğe çalışıyorlar. O yüzden ailelerin bu noktada dikkat etmesini istiyorum . Yemekle birlikte sıvı alımın kısıtlandırıp, öğün aralarına kaydırabilirler. Bunun dışında özellikle abur cubur, fast food grupları bizim için çok sıkıntılı. Bunları yediği takdirde normal öğünlere yeterli miktarda yer kalmıyor. O yüzden öğün aralarında kesinlikle abur cuburları araştırmalıkları kısıtlamamız gerekiyor. Bir diğer konu da öneri olarak verebileceğimiz yemek süreleri çok uzun süre tutulmaması gerekiyor. Yani saatlerce masa başında oturmak aile ve çocuklar için o süre sonunda çok sıkıntılı süreçlere dönüyor. Maksimum yarım saat belki sofrada oturup ondan sonra eğer yemediyse tabağına bakılmadan sofra toparlanması gerekiyor. Bu şekilde çocuk zaten üzerinde baskı hissetmediğinde aslında yaşla birlikte okul dönemine kadar bu problemler çözülmüş oluyor."