Beş yılda bir yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, eşzamanlı olarak tüm Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde yapılıyor. 23-26 Mayıs tarihlerinde yapılacak olan seçimlerde tüm reşit Avrupa Birliği vatandaşları oy kullanabiliyor. AB'nin tek doğrudan seçilen organı olan AP, Avrupa çapında geçerli olan yasaları ve AB'nin bütçesi konusunda karar alıyor.
AB Komisyonu Başkanı da AP tarafından seçiliyor. Parlamentoda, 751 koltuk ve 8 meclis grubu bulunuyor. Üye ülkelerin en az 5, en fazla 99 milletvekili çıkarabilmesi üzerine karara varıldı. Mayıs sonundaki seçim, AB Komisyonu Başkanlığı'nı elde etmeyi hedefleyen Hristiyan demokratların gözünde, Avrupa taraftarları ile milliyetçiler arasında ikili bir mücadeleden ibaret olduğu gözleniyor. Her ülke kendi yöntemiyle seçimleri yürütebiliyor. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği'nde yaşayan 450 milyon kişiyi temsil ediyor ve temel işlevi bir siyasi güç olarak topluluk politikalarının hazırlanması için gereken kararları üretmek.
Ülkeler parlamentoda nüfuslarına göre sandalye sayısına sahip oluyor
83 milyon nüfusla AB'nin en kalabalık ülkesi olan Almanya, AP'de 96 milletvekiline sahipken; bu rakam AB'nin en küçük üyesi Malta'da sadece 6. AP'deki milletvekili sayısı 2014-2019 yılları arasında 751'di. Bu rakam gelecek beş yıl için 705 olacak. Bu durumdan en çok yararlanan iki ülke Fransa ve İspanya olacak. Her iki ülke de parlamentoya 5'er vekil fazla gönderecek.
Avusturya Başbakanı Kurz'un Avrupa Parlamentosu'na eleştirileri
Avusturya Başbakan Sebastian Kurz, AB'nin Anayasası olarak kabul edilen Lizbon Anlaşması'nın yenilenmesi gerektiğini ifade ederek, “İnsanları yeniden Avrupa için heveslendirmek istiyorsak Brüksel'deki vesayeti sonlandırmalıyız. İnsanların AB'den beklentisi, güvenlik, dış sınırların korunması veya iklim konuları gibi büyük problemlere çözümler bulması. Ancak hiç kimse AB'den şnitzel ya da patates kızartması nasıl yapılmalı diye bir düzenleme beklentisi içinde değil” dedi.
Ana muhalefet Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) Genel Başkan Yardımcısı Jörg Leichtfried de Kurz'a, "Artık aşırı sağcı FPÖ ve merkez sağ Avusturya Halk Partisi (ÖVP) hiçbir şekilde farklılık göstermiyor” eleştirilerinde bulundu. Yeni Avusturya Partisi (NEOS) Genel Başkanı Beate Meinl-Reisinger de "Brüksel vesayeti ya da AB düzenlemelerinin çokluğu gibi eleştiriler, milliyetçi ve sağ popülistlerin kilit söylemleri" değerlendirmesinde bulundu.
Avusturya, Avrupa Parlamentosunda toplamda 18 sandalye ile temsil ediliyor. Partilere göre, Avusturya Halk Partisi (ÖVP) 5, Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) 5, Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) 4, Yeşiller Partisi Grüne 3, Yeni Avusturya NEOS 1 sandalyeye sahip.
ÖVP Katolik çizgisi ile Avusturyalı muhafazakar ve liberal bir siyasi partidir. 630 bin üyesi ile ülkenin büyük partileri arasında yer alıyor. Avusturya siyasetinde birçok kez hükümet kurarak ülkeyi yöneten sosyal demokrat parti, Avusturya Ticaret Birliği Federasyonu (ÖGB) ve Avusturya Çalışma Odası (AK) ile bağlantılı. Şu anda Ulusal Konsey'in ve Federal Konsey'in ikinci büyük partisi.
Heinz-Christian Strache ve Avusturya Özgürlük Partisi lideri (FPÖ) son Viyana seçiminde yapılan “Viyana İstanbul olmamalı” gibi ırkçı sloganlarla eleştirildi. Son günlerde Strache'nin çıkan kaset skandalıyla sarsıldı. Yeşiller Partisi Grüne 15 Ekim 2017'de yapılan seçimleriinde Avusturya Millî Meclis'inde temsil edilme hakkını elde edemedi.
Macaristan Başbakanı Orban‘ın savundukları
Macaristan'ın milliyetçi-muhafazakar Başbakanı Viktor Orban için bu seçim, kendisinin temsil ettiği otoriter demokrasi ile liberal demokrasi arasında bir tercih anlamını taşıyor. Alman, Fransız, Danimarkalı ve İtalyan sağcılarla ittifak kuran Macar Başbakan, liberal demokratların Avrupa'nın nüfusunu değiştirme ve göçmenler vasıtasıyla İslamlaştırma amacı güttüğünü savunuyor.
Avrupa uzmanı Janis Emmanouilidis'e göre, oluşacak yeni parlamentoda, Hristiyan demokratlar, sosyal demokratlar, liberaller ve yeşiller büyük bir koalisyon kurarak işbirliği yapmak durumunda.
Avrupa Komisyonu Sözcüsü Margaritis Schinas'a göre ise bu seçimlerin Avrupa için çok önemli olduğu açık olsa da, abartıdan kaçınılması gerekiyor. Schinas, "Ben uzun yıllardır Avrupa'da politika yapıyorum. Bugüne kadar Avrupa'nın yol ayrımında olduğunun söylenmediği herhangi 23-26 Mayıs tarihleri arasındaki seçimler için bir seçim hatırlamıyorum" dedi.