Gündem

Belediye başkanları partizanlık yapmamalı

Çanakkale Belediyesi’nin eski belediye başkanı İsmail Özay, yıllar sonra Boğaz Medya’ya önemli açıklamalar yaptı. Özay, belediye başkanlığı ve ardından Çanakkale Milletvekilliği ile ilgili önemli açıklamalar yaptı.

Çanakkale Belediyesi’nin eski belediye başkanı İsmail Özay, yıllar sonra Boğaz Medya’ya önemli açıklamalar yaptı. Özay, belediye başkanlığı ve ardından Çanakkale Milletvekilliği ile ilgili önemli açıklamalar yaptı. Özay, kendi dönemi ile şimdiki belediye başkanları arasındaki farkın da anlattı. Özay şimdiki belediye başkanlarının partizanlık yapmaması gerektiğini vurgulayarak, partinin belediyeye girmemesi gerektiğini söyledi.

 

Çanakkale Belediye’nin Ülgür Gökhan’da önceki Belediye Başkanlı İsmail Özay idi. 2002 yılında yapılan genel seçimde belediye başkanlığından ayrılarak milletvekili oldu. Özay’ın yerine ise 22 yıl boyunca Çanakkale Belediyesi’ni yöneten Ülgür Gökhan oldu. Daha sonraki süreçte Özay, bir kez daha belediye başkanı olmak için aday adayı oldu. Özay daha sonra yeniden belediye başkan adayı olmak için aday adayı oldu fakat Gökhan Aday gösterildi. Özay, bu girişimden sonra bir daha siyaset sahnesine çıkmadı.

Yıllardır siyaset alanında pek görünmeyen Özay, Boğaz Medya’da Hasan Sami Er’in konuğu oldu. Özay, yıllar sonra eski ve yeni siyasetle ilgili ilginç açıklamalarda buldu. İşte o açıklamalar;

 

Kendisine hoş geldiniz diyelim öncelikle. Siyasetten uzak kaldığınız sürede nasılsınız?

Öncelikle beni misafir ettiğiniz için ben teşekkür ederim. Sağlığım saatim yerinde. Tabii gene siyasetle bir ölçüde ilgileniyorum ama aktif siyaset yani profesyonel siyaset için artık tamam. Yaş ilerleyince hep söylerdik 'Gençlere bırakalım' derdik. İşte zamanı. Ama tabi partimden kopmadım. Daha farklı katkılar vermeye çalışıyorum, deneyimimi yeni arkadaşlarımıza aktarmaya çalışıyorum. Objektif olmaya çalışıyorum. Böyle bir siyasi bağlantım var.

 

Siz bundan sonra bir herhangi bir aktif siyaset düşünüyor musunuz?

Yok… Kesin bitti artık. Yaşım 71. Ben 20 seneye yakın aktif siyaset yaptım. Biz başkalarına diyorduk ki 'Gençler gelsin, gençler gelsin' diye. Şimdi komik bir şey olur hiç uygun olmaz. Biz genç arkadaşlarımızın yanında duracağız bizim işimiz o. İşin doğrusu tadında bıraktım diye düşünüyorum.

 

Evet bugün sizinle 3 konu konuşacağız. Belediye Başkanlığı döneminiz, Milletvekili döneminiz ve Çanakkale CHP… Önce Belediye Başkanı oldunuz Çanakkale koltuğa oturdunuz. Kafanızdaki projeleri yapabildiniz mi veya Çanakkale için düşündüğünüz şeylerin hepsini gerçekleştirebildiniz mi? Neler eksik kaldı, neleri yapabildiniz?

Şimdi ben bugünkü siyasetçilere göre biraz daha farklı şekilde hazırlandığıma inanıyorum. Bugüne yönelik herhangi bir eleştirim yok da ama bizim dönemimizde yapılan öyleydi. Siyasetin içinden yetişmek vardı. Yani böyle bir kenarda dururken "Ya iyi çocuk bak mühendis! Üniversiteyi de bitirmiş, işte bu memleketin çocuğu" falan filan gibi edebiyatlar vardı o zaman. Belediye Başkanı konusu hiç aklıma gelmedi. Cumhuriyet Halk Partisi'nde çaba harcamayı düşündüm ve aşağı yukarı 10 sene 15 seneden fazla siyaset yaptım. İşte ilçe başkanlıkları var, il başkanlıkları falan var. Onu şunun için söylüyorum uzatmak için değil, siyasetin içinde pişerek olgunlaşarak bu mevkilere gelmenin daha uygun olduğunu düşündüm, doğrusunu da yaptım. Bugün de genç arkadaşlarıma bundan sonra siyaset yapmayı eğer düşünüyorlarsa ki düşünsünler- tabii ki ilk önce ev hayatı, geçim hayatı bunlar çok önemli, onları yerine getirsinler ama biraz örgütlerinde çalışsınlar. Benim belediye başkanlığı dönemi de şöyle bir şansım vardı. Rahmetli Reşat Bey döneminde uzun vadeli planlamalar yapılmıştı. Su sorunu, kanalizasyon sorunu gibi o zamanlar altyapı sorunlara yönelik düşünceler vardı. Tabii devletin o günkü kaynaklarıyla bunları hemen yapabilmek mümkün değildi. Rahmetli Orhan Uğur geldiğinde belediyenin ekipmanlarını çoğalttı. Her dönemin kendine özgü katkıları vardı. Eğer sıralayacak olursam işte rahmetli Reşat Bey; Geleceğe yönelik o planlamaların üstesinden geldi. Rahmetli Orhan Uğur kentin üst yapısı konusunda çabalar harcadı ve olumlu şeyler yaptı. Ben bu ürünlerin bir kısmının meyvelerini topladım diyebilirim. Ben genellikle kentin planlamasına yönelik çaba sarf ettim. Hedefim şuydu; Kent büyüyecek Çanakkale ilgi odağı olacaktı. Ben 47.000 nüfuslu  bir kente Belediye Başkanı oldum. Esenler çevredeki tüm bölgelerin planlaması gerçekleştirildi, o bölgelerin altyapısına yönelik başvurular yapıldı.

 

Hedeflerinizi tam yerine getirebildiniz mi?

Şüphesiz ki hedeflerinizi tam yerine getiremezsiniz Örneğin çevre kirliliği konusunda belki daha başka şeyler yapılabilirdi. Örneğin işte kanal sistemiyle yağmur suyu sistemini ayırmak gibi sistemler yapılabilirdi. Tabii teknolojiler de eskiyor mesela biz klorlama sistemiyle arıtma yapıyorduk şimdi ozonlama sistemi var. Benim dönemimde yeni kanalizasyon şebekelerini beton borularla yapıyorduk, şimdi PC'ler var. Benim dönemide şunu yaptım bunu yaptım demek uygun değil onun takdirini halk verecektir.

 

Şu anda Troya Caddesi, 60 metrelik yol gibi yatırımlar var. Bunlar sizin zamanınızda yapmıştı.

Şimdi ben E biraz da e biliyorsunuz hırçın bir siyasetçiyim beni muhaliflerim de sert elestirirdi.  Sağ olsunlar hiç kimseden de şikayetçi değilim.  Onlardan da çok etkilenirdim, kızardım, kızdırdım…  Ben o 60 metrelik yolu açarken muhalifler 'Özay kendine bir tane uçak alacakmış, kendine havaalanı yapıyor' derlerdi.

 

60 metrelik yolun ortasında raylı sistem için yer bırakıldığı konusu olmuştu.

Başka kentlerdeki başka yerlerdeki güzellikleri kentinize taşımak istiyorsunuz. Ben İstanbul Teknik Üniversitesi'nden mezunum orada bizim arkadaşlarımız o dönemde artık Doçent falan olmuştu. Onları aradım telefonla, dedim ki "Ben Çanakkale'ye rayli taşımacılık yapmak istiyorum…" Dediler ki "Bir eleman gönderelim gençlerle birlikte asistanlarımız falan gelsinler bir incelensin…" Sonra geldiler bir rapor çıkardılar. O zaman bize söylenen 150.000 nüfusa ulaşmadan bir kere fizibil değil. Sanırım bir önceki belediye Başkanı Sayın Gökhan bazı incelemeler yaptırdı. Muharrem Bey galiba bu konuda iddialı.  Çanakkale malum kuzeyden, güneye tek bir uzun hat gibi, o hattı bir kere değerlendirmeniz gerekiyor. O ana hattı geniş tutarsanız raylı taşımacılığı da oraya taşıyabilirsiniz. İleride istimlak zorunluluğu çıkmaz diye düşünüldü O yüzden 60 metre tutuldu o yol.

 

Planlayıp da yapamadığınız ve çok yapmak istediğiniz bir proje oldu mu?

Ulaşımı daha değerli toplu hale getirmek istedim. Örneğin bu raylı taşımacılık üzerine çok kafa yordum, çok işte arzu ettim. Daha sonra öğrendiğimiz ozonla arıtma tesisi yapılmasını gerçekleştiremedim. Bir başka konu planlamayı yaptım. Çanakkale'de aşağı yukarı 250.000 veya 300.000 nüfusa yetecek kadar bir planlama yapılmıştır. Ben görevi bıraktığımdan bu yana imar planı açısından sıkıntı yok. Karacaören'de yerimiz var, başka yerlerde yer var. Yani gecekondulaşma yok, bunlar o dönemin alınan kararlarıyla gerçekleşmiştir. Çanakkale'nin yeni su kaynağı konusunda ihtiyacı var, onu başlatamadım sanırım. Bir de Çanakkale'nin tarihi konumuyla, kenti Uluslararası boyutta çok bütünleştirmeyi isterdim. 

 

Reşat beyden sonra Orhan Bey ve sonra sizin döneminiz geldi. Sizden sonra Ülgür Bey yaklaşık 22 yıl gibi bir dönem başkanlık etti ve şimdi de Muharrem Bey. Bu 22 yılla nasıl bakıyorsunuz ve Muharrem Bey'den ne bekliyorsunuz?

Çanakkale şanslı… Lütfen bu söylediğimi partizanlık olarak kimse algılamasın. Sosyal Demokrat Belediyelerin belediyecilik anlayışı, o kente -çeşitli eleştiriler olsa bile- bir yumuşak bir yaşam tarzı, bir huzur getirir diye bakıyorum. Bunu bir particilik refleksi içerisinde söylemiyorum. Klasik bir laf vardır; Sosyal Demokrat Belediyecilik anlayışı vardır. Rahmetli Reşat Bey, İsmail Özay, Sayın Gökhan ve sanırım bundan sonra da Muharrem Bey Sosyal Demokrat anlayış içerisinde belediyeler yönetecekler "E canım şimdi rahmetli Orhan Uğur yapmadı mı?" diyeceksiniz. Rahmetli bir dönem (5 yıl) kaldı. Kendi siyasi düşüncesini doğru düzgün yansıtamadı tabi. Çünkü 5 yıl içerisinde kolay kolay değiştiremezsiniz. O da klasik anlamda belediyeye hizmet olacak olan şeyleri yaptı.

Çanakkale "Barışın kenti" deniyor, doğrudur Barış'ın kentidir. Neden barışın kentidir? Bir hoşgörü ortamı sağlanmıştır, yani bu hoşgörü ortamının sağlanmasında Sosyal Demokrat anlayışın önde olduğuna ben inanırım. Lütfen yanlış anlaşılmasın, yani sanki başka siyasi partiler yapmaz demek istemiyorum. Ülgür bey de klasik anlamda o Sosyal Demokrat belediyecilik anlayışını sürdürdü, Muharrem Bey de yapacaktır.  Zaman zaman arkadaşlarıma bazı kırgınlıklarım var ama onlar bizim kendi özel şeylerimiz, kendisini sık sık ziyaret ediyorum.  Sayın Erkek'e düşüncelerimi söylüyorum o da gerekli saygıyı gösteriyor.  Ben Cumhuriyet Halk partiliyim. Cumhuriyet Halk Parti'sinden kim seçilirse seçilsin, seçildikten sonra ona katkı vermenin bir parti görevi olduğuna inanırım. Sayın Gökhan'la da, Sayın Erkek'le de  başka siyasi arkadaşlarımızla da siyasi farklılıklarımız var. Biz siyasette pek anlaşamıyoruz ama bu bizim kendi özel konumuz. Bizim bu özel konumuzu 200.000 nüfuslu Çanakkale mal etmenin bir mantığı yok, biz onu kendi aramızda hallederiz halledemeyiz o ayrı konu. Şu anda Muharrem Bey Yeni göreve geldiği için kendisini ziyaret ettim Orada kendisine geniş kapsamlı bir rapor verdim ve ne zaman davet ederseniz sever seve gelirim dedim. Ülgür Bey'le de bu çerçevede özellikle ilk yıllarda fazlaydı daha sonraki yıllarda araya bazı ufak tefek iç siyasi meselelerimiz girdiği için diyalog kopukluğumuz oldu. Ama küslük yok, kavga yok…

 

Zamanınızdaki belediyecilikle şimdiki belediyecilik arasında bir fark var mı?

Evet şimdi artık belediyecilik daha başka bir hallere evrildi. Daha böyle siyasi hale geldi. Yani biraz da iktidarın belki zorlaması mı olduğu nasıl olduysa belediye başkanları daha çok siyasete bulaşır oldular. Ben hatırlıyorum Ülgür Bey zamanında da zaman zaman olsa da belediye başkanları siyasetin çok içindeler. Herkesin siyasetle ilgilenmesi kadar doğal ve güzel bir şey olamaz. Herkes siyasetle ilgilenmeli, belediye başkanı da ilgilenmeli… Ama hiç kimse partizanlık yapmamalı… Partizanlık ayrı bir şey… Cumhuriyet Halk Partili belediyelerinin oluşturduğu Kent Lokantaları var mesela, çok güzel bir düşünce… Muharrem Bey de kuruyormuş galiba kutluyorum kendisini, başarılı bir düşünce.  Bu anlamda siyasi davranıştır. Ama doğru bir siyasi davranıştır. Belki bir Liberal belediye başkanı bunu düşünmeye bilir. Ama "Ben belediye başkanıyım, partiyi de ben yönetirim, ondan sonra delegeleri de ben seçerim, ilçe başkanını da ben seçerim" o olmamalı. Belediye Başkanı arkadaşlarımız biraz müdahaleci davranmış olabilirler. Muharrem Bey için bir şey söylemek isterim, onu da göreceğiz… Ona da tavsiyem -kendisine de söyledim-  "Sakın bu işlere girme" diye…

 

Belediye kısmını kapatmak için son bir şey daha söyleyeyim şimdi bizi izleyen gençlerimiz var pek hatırlamazlar.  Sizin bir ayağa kalkma mevzu var.

 

Biraz önce Kent lokantalarını söyledim ama bir şeyi unuttum Muharrem Bey döneminde geçenlerde mezbaha açıldı ve basında da çok yer almadı. Çok önemli ve çok güzel bir şey yaptı. Ben yediğim etin kontrolünü bir kamu kuruluşuna yaptırmazsam oradan sağlıklı sonuç elde edemeyebilirim.  O bakımdan kendisini kutluyorum.

Şimdi gelelim Sayın Özal'la olan olaya. Oradaki çoğu insan hayatta, arşivler de çekilmiş kamera kayıtları var tabii devletin elinde gerekirse açar. Eğer ihtiyaç -aradan zaman geçti ama- gerekirse açılır. O zaman cep telefonu filan yok, öyle Kamera fotoğraf hak getire. Olay şudur, biz muhafazakâr bir aileden yetiştik. Ben solcuyum, sol tandanslıyım ama bizim değerlerimizde gelen misafir her kim olursa olsun, isterse düşmanınız olsun, isterse küslüğü olsun, en azından başınızla da selam verirsiniz. Hoş geldin dersiniz. Gelen sayın Cumhurbaşkanı, onu red etmiyoruz ki…  Sayın Özal geldiğinde protokol tribününde bayraklar vardı. Oraya geldiğinde, Sancak geçerken,  Devlet büyükleri geçerken orada ayağa kalkılır ve oturduğu zaman oturulur veya eğer Sancak öbür taraftan çıkıyorsa

çıktıktan sonra oturulur, devletin yazılı kuralları bunlar… Sayın Özal  o köşedeki -şu anda eskiden Apaydınlar olan- bankanın olduğu yerden arabasından indi, tribüne oldukça bir mesafe var yani, 100 veya 200 metre… Oradan yayan geliyor… Tabii kendisine sevgi gösterileri oluyor falan… Ben o sırada oturuyorum. Çünkü benim o bayrağa geldiği zaman kalkmam gerekiyor. Öncesinde kalkmadım, üstelik bir hanımefendiyle birlikte oturuyoruz o da kalkmadı. Mevzuat diyor ki buraya geldiği zaman kalkılır. Ben geldiğinde kalktım, yerine oturduğunda oturdum.  E peki ayağa kalktın kalkmadın diye mi bütün şey? Hayır konuşmam vardır. Özet olarak o günkü iktidarı eleştiren oldukça sert şekilde eleştiren bir konuşmadır. İsim vermeden ima yoluyla o sırada boğazda tepeler satılıyordu, onu eleştiren bir konuşmadır. Buna rahmetli Özal çok bozuldu, tepkisini gösterdi. 14 ay görevden alındım. Şimdi değil o konuşmayı yapmak, RT deseniz  bile sizi görevden aldılar mı geriye falan dönüş yok, mahkemeye bile gidemezsiniz, dilekçe bile kabul etmezler tamam mı? Hani o zaman eleştiriyordu, Özala "Demokrat falan değil" diyorduk Evet şimdi rahmet okutuyor bunlar o bakımdan. Yine Allah rahmet eylesin hiç olmazsa onun döneminde hakkımızı aradık ve 14 ay sonra da yargı bizi göreve iade etti.

1994'te Çanakkale halkı tarafından da aklandım, bir daha seçildim. Demek ki yaptığım hareket bana göre doğru, hem yargı haklısın dedi hem de  halk haklısın dedi. Tabii ki bunlar siyasi tavırdır, bu siyasi tavırlar kimi insanların vicdanında uygun değildir, ona da saygıyla karşılarım. Liberal arkadaşlarımız olan o günkü ANAP'lı arkadaşlarımız kırıldılar. Sayın Ersümer mesela ANAP'ın önemli şahsiyetlerinden biriydi. Büyük olasılıkla çok kızdı. Belki şu anda da kırgın, saygıyla karşılıyorum o onun düşüncesiydi. Bu da benim düşüncemdi.

Hasan Sami Er