Asya Siyasi Partiler Uluslararası Konferansı (ICAPP) ve Ak Parti Dış İlişkiler Başkanlığı’nca düzenlenen “Göç ve Mülteciler” konferansı İstanbul Le Meridien Otel’de gerçekleşti. Konferansa Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehdi Eker ve çok sayıda davetli katıldı.
“Darbeciler hakkın hesabı ve halkın gücünü hesap edemediler”
Toplantıda konuşan Başbakan Binali Yıldırım 15 Temmuz darbe girişimini anlatarak, “Ülke ve millet olarak haince bir saldırıya maruz kaldık. 15 Temmuz gecesi Türkiye için karanlık bir geceydi ama Allah’a şükür uzun sürmedi. Karanlığın ardından, aydınlık ile ülkemizi buluşturduk. Demokrasimiz kazandı, darbeciler kaybetti. Halbuki darbeciler her şeyi hesap etmişti. Uçakları, tankları çalmışlar, silahları almışlar, askeri içinden de bazı hainleri ayarlamışlardı. Ancak onların hesap etmediği bir şey vardı. Hakkın hesabı ve halkın gücü. Bunu hesap edemediler. O güç ki tankın da topun da, tüfeğin de karşısında göğsünü siper ederek bayrağına sahip çıktı. Bu uğurda canını seve seve veren kahramanlara Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize hayırlı ömürler diliyorum” diye konuştu.
"Suriye'de son yıllarda yaşadığımız büyük bir insanlık dramıdır"
Göçün artık küresel bir mesele haline geldiğini vurgulayan Yıldırım, “Dünyada evinden barkından olmuş, vatansız yaşayan 55 milyon üzerinde insan var. Bu birçok ülke nüfusundan fazladır. Göçmenlerin ülkesi Birleşmiş Milletler içerisinde en büyük ülkeler arasında. Hal böyleyken bu küresel kanayan yaraya kayıtsız kalmak, aslında sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, göçlerde insanlar ölmüyor yavaş yavaş insanlık ölüyor. Bölgesel anlaşmazlıklar, küresel terör göçün en önemli nedenlerinden. Göç eğer gönüllü olursa amenna, ama göç zorla, insanları can kaygısıyla yerinden yurdundan etmek amacıyla yapılıyorsa bir insanlık suçudur. Özellikle Suriye’de son yıllarda yaşadığımız, büyük bir insanlık dramıdır” şeklinde konuştu.
"BM ana sözleşmesinin yenilenmesi çalışmaları, ipe un sermeden sonuçlandırılmalı"
Konuşmasında Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa ülkelerini eleştiren Başbakan Yıldırım, “Ne yazık ki uluslararası camia başta BM olmak üzere gelişmiş ülkeler, bu yaşanan drama karşı yapabilecekleri halde, ellerinden geldiği halde yapmıyorlar. Bu vahşete bir anlamda kayıtsız kalıyorlar ama unutmayalım ki bunun sorumluluğu burada müdahale edip olayları büyütmek yerine çözüm üretmeyen ülkelerdedir. Bu duyarsızlık BM gibi küresel barışın teminatı olduğu düşünülen bu organizasyonun da itibarını tüketmeye devam etmektedir. Eğer yanlış yapmaya ısrar edenler olursa bu yanlışa karşı 5 büyük biraderden biri ‘yanlış olmaya devam etsin’ diye ısrarcı oluyorsa, bu küresel barışa asla katkı sağlamaz. 2. Dünya savaşından sonra kurulan bu mekanizma artık bugünün ihtiyaçlarını karşılamıyor. 200’e yaklaşan BM üyesi bütün devletlerin iradesinden daha büyük bir irade dünya adına karar veriyor. Bu asla adil bir durum değil. Mutlaka uzun süreden beri gündemde olan BM ana sözleşmesinin yenilenmesine ve günün şartlarına göre daha katılımcı bir hale getirilmesine yönelik çalışmalar artık ipe un sermeden sonuçlandırılmalıdır. Aksi halde bu sorgulama daha da artacak ve BM’ye olan güven aşınmaya devam edecektir” ifadelerini kullandı.
"Takdir güzel ama yetmez, sorumluluğa ortak olmak lazım"
Türkiye’nin uzun yılardır terörle mücadele ettiğinin altını çizen Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dün patlatılan bir bomba yüklü araçta 10 tane sivil - polis kardeşimizi yitirdik. Bir yandan milletimizin birliği beraberliğini sağlamak için ülkemizi tehdit eden bölücü terör örgütü ve FETÖ terör örgütü ile mücadelemizi sürdürürken, bir yandan da kardeşlerimize kucak açmaya devam ediyoruz. Türkiye’yi ziyaret eden Avrupalı dostlarımız, dünyanın her tarafından gelen barış elçileri, hükümet temsilcileri yaptığımız bu fedakarlığı, mültecilerin için ortaya koyduğumuz bu çalışmayı takdirle karşılayıp evlerine dönüyorlar. Takdir güzel bir şey ama yetmez. Sorumluluğa ortak olmak lazım. Bu insanlı dramının acılarının azaltılmasına ortak olmak lazım. Tek bir ülke olarak 20-25 milyar dolar üzerinde harcama yaptık. Bunun için pişman değiliz, daha fazlasını da yaparız. Bizim inancımızda ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışı vardır. Diyoruz ki gelin bu insanlık dramına ortak olun. Ortak olamıyorsanız hiç değilse devamının olmaması için, bu gözyaşlarının dinmesi için, bu kadar insanın günahsızca ölmesine engel olun.”
Türkiye’nin elindeki kıt imkanlarla mülteciler için olağanüstü çalışmalar yaptığını belirten Yıldırım, “Türkiye’de 200 bin Suriyeli bebek dünyaya gözünü açtı. Allah’a şükür ki onlar topların, tankları, mermilerin tehdidi altında dünyaya gelmedi. Onlar huzurun barışın olduğu topraklarda dünyaya geldi. Biz bir yandan misafirimiz olan bu insanlara evlerinden ayrı kaldıklarında yaşadıkları acıları unutturmaya çalışırken, bir yandan da onların hayata tutunmaları için katkılar yapıyoruz. Okul, eğitim, sağlık hizmetleri ve barınma hizmetleri eksiksiz vermenin gayreti içindeyiz” dedi.
Başbakan Yıldırım Türkiye’nin tarih boyunca göç eden insanların emniyetli sığınağı haline geldiğini vurgulayarak, “Moğol istilasından kaçanların yerleştiği yer Anadolu topraklarıdır. Dünyaya hoşgörü, insanlık, kardeşlik çağrıları yapan Mevlana da bu tehditlerden kaçarak Anadolu topraklarına gelmiş ve buradan bütün dünyaya ‘kim olursan ol yine gel’ diyerek o küresel barış çağrısını bu topraklardan gerçekleştirmiştir. Zulmünden kaçan İspanyalı Yahudiler yine en güvenli topraklar olarak Anadolu topraklarını görmüş ve burada hayata tutunmuşlardır” diye konuştu.


Kaynak: İHA