Son yıllarda kalp krizi görülme oranlarının arttığını söyleyen Özel Ümit Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selami Doğan, kalp damar hastalıklarının daha çok erkeklerde belli yaştan sonra daha sık görüldüğünü ifade etti. Doğan, kadınlarda ise daha çok menopozdan sonra ortaya çıkan bir hastalık olduğunu dile getirdi. Kalp krizinin oluşumu hakkında bilgi veren Doğan, “Kalbi besleyen damarların birisi tıkanıyor ve kalbin kasılan bölgesi hasar görebiliyor. Kalbin 3 tane besleyici damarı var. Bu damarların dalları kalp adalesini besliyor ve kalbin rahatça kan pompalamasını sağlıyor. Bu damarların birisi tıkanırsa kalp adalesi kansız ve oksijensiz kalıyor, beslenmiyor. Buna bağlı kalp zorlanabiliyor. İnsanlar genelde kalp krizini göğüs bölgesinde bir sıkışma, ağrı, daralma veya tıkanma olarak hissedebilir. Bazı insanlar soğuk terleme ya da omuz- sırt ağrısı şeklinde hissedebilir. Böyle durumlarda mutlaka kalp ve damar hastalıkları gündeme getirilip detaylı araştırma yapmak lazım. En kısa zamanda en yakın hastaneye başvurarak kalbe baktırılması gerekiyor” dedi.
EN İYİ TANI YÖNTEMİ ANJİYO
Kalp krizi şikayeti ile gelen hastalarda uygulanan ilk müdahaleleri anlatan Doğan, şunları söyledi:
“Hasta sıkışıklık hissi ve bilinen kalp krizi şikayetleriyle geldiğinde fazla vakit kaybetmeden EKG çekerek, anjiyo laboratuarına alıyoruz. Hasta çok ciddi durumda gelmezse hemen anjiyoya almıyoruz. Muayene yapıyoruz, kan tahlili yapıyoruz, EKG, Efor çekiyoruz. Gerekirse birkaç gün sonra anjiyoya gönderiyoruz. Kalbin damarlarını anjiyo ile görüntülüyoruz. Nerede tıkanıklık var, kaç tane damarda tıkanıklık var diye bakıyoruz. Kalp damar hastalıklarının tanısında altın standart mutlaka anjiyo çekip damarları görüntülemektir. Kalpteki darlık kısa bir darlıksa anjiyo yapan kardiyolog damarı şişiriyor, oraya bir stent takıyor. Stentle o bölgeyi açıyor. Yani anjiyonun müdahale kısmına geçiyor. En iyi ihtimal bu. Bazı hastalarda yaygın damar hastalığı oluyor. 3-4 yerde darlıklar gördüğümüzde hastalara açık by-pass ameliyatı öneriyoruz.”
 
BY-PASS AMELİYATLARINDA RİSK NEDİR?
By-pass ameliyatı hakkında bilgi veren Doğan, “Bu ameliyatı çok büyük ve önemli bir işlem olduğu için hastaya bunu iyi anlatmak gerekiyor. Tehlikesi nedir, başarı oranı nedir, iyileşme süreci nedir anlatmak gerekiyor. By- pass cerrahisinde yabancı cisimden oluşan bir parça kullanılmıyor. Kendi yedek damarları kullanılıyor. Yeni damarların ömrü stente göre çok daha uzun oluyor. Stentte 5- 7 yıl sonra tekrar tıkanma gösterirken by-pass damarları 10-15 sene açık kalıyor. Daha kesin ve uzun ömürlü bir çözüm sağlıyor. Genelde hastamızı 3-4 saat by- pass ameliyatına hazırlıyoruz. Kan tahlili, akciğer filmi, solunum fonksiyon testleri yapıyoruz. Yaygın hastalık var mı diye bakıyoruz, ultrasonla şah damarlarına bakıyoruz. Hastayı genel anestezi için aç bırakıyoruz. Genel anestezi ile hasta uyurken ameliyatı gerçekleştiriyoruz. Ameliyat genelde 2 ile 2 buçuk saat arası sürüyor. Uyanma süreci 3-4 saat oluyor. İlk gün yoğun bakımda geçiyor. Daha sonra servise alıyoruz. Ondan sonra ayağa kaldırıp yürütüyoruz. Hastalarımız genelde 4-5 gün içerisinde taburcu olu. Yaraların iyileşme süreci ise 3-4 haftayı buluyor. Bu sürede hastanın yanında bir refakatçi kalıyor. Hasta 1 ay sonra normal hayatına dönebiliyor” diye konuştu.
Doğan, by-pass’ın risk durumuna değinerek, “Hasta bize başvurduğunda çok sıkışık bir durum yoksa önemli başka bir hastalığı yoksa by-pass cerrahisinin riski yüzde 1, yüzde 2 kadar düşük. Hastanın diyaliz durumu, astım, koah hastalıkları, obezite varsa, yaş çok ileriyse bu risk yüzde 20’lere, 30’lara kadar çıkabiliyor” dedi.
AİLESİNDE KALP HASTASI OLANLAR DİKKAT!
Kalp ve damar hastalıklarında kimlerin risk altına olduğu konusunda da değinen Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Sigara kullanımı, şeker hastalığı, hipertansiyon, yüksek kolesterol kalp damarlarını daha çok etkiliyor. Bu gruplarda, özellikle erkeklerde, genç yaşlarda bile kalp ve damar hastalıkları görüyoruz. Ailede birine stent takıldıysa ya da by-pass olduysa mutlaka genetik risk olduğu için diğer aile bireylerine de bakmak gerekiyor. Bu hastalık birinci derece aile bireylerinde de saklı olabiliyor. İnsanlar bunun farkında olamıyor. Bu durumlarda rutin check-up yaptırmakta fayda var. EKG, EKO, efor testi gibi basit yöntemlerle kalp damar hastalığı olabilir diye bakmak mümkün. Kalp krizinden korkmayın. Risk var mı diye mutlaka baktırın. Tedavi imkanları çok iyi durumda.” 


Kaynak: İHA