Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “O manşetlerle aynı zaman dilimi içinde görülen ve milletimizin zihninde oluşan tablo 28 Şubat süreci. Milletin bir rahatsızlığı yok, o manşeti atanların bir rahatsızlığı var. Sonradan o manşetin yanlış olduğu ortaya çıktıktan sonra da 180 derece çark edildi” dedi.


İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularını cevaplayan Tüfenkci, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. TBMM Genel Kurulunda görüşülen uluslararası sözleşmelere dair yorumda bulunan Tüfenkci, “Bugün uluslararası sözleşmeleri Meclis onaylıyor ve gündeminde 40 uluslararası sözleşmenin onayını aldı. Daha önce 38 sözleşmenin onayı gerçekleşmişti bir oturumda. Dolayısıyla bu rekor da kırılacak bu gece” şeklinde konuştu.
“28 Şubat günlerini hatırlatan bir manşettir"
28 Şubat post modern darbesinin 20’inci yılına 2 gün kala bir gazetede atılan “Karargah Rahatsız” manşetinin 28 Şubat sürecini hatırlatan bir detay olduğunu kaydeden Tüfenkci, “Bunlar eski Türkiye’nin adetleriydi. Tam da 28 Şubat’ın yıldönümüne denk gelen bir dönemde yine malum medya grubu tarafından böyle bir manşet atılması, 28 Şubat günlerini hatırlatan bir manşettir. Taraflar gerekli açıklamaları yaptı, konu açıklığa kavuştu ama ‘Bu mesaj kimlere verildi, kimler bu mesajı alıyor’ açısından bakmak ayrı bir konu. Esasında o manşet niye atıldı, kimler rahatsız? Karargah rahatsız değilse bile birileri rahatsız. Belki yayın grubunun içinden birileri, yoksa başka bir cenahtan mı rahatsızlık var? Bunların tamamı ortaya çıktı gibi. Milletimiz 15 Temmuz gibi fiili bir darbe girişimine pabuç bırakmamış bir millet. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi ‘Manşetlerle hükümet devirmek ve hükümet kurmak dönemleri çoktan geçti ve millet gerekli cevabı her daim veriyor.’ O manşeti görünce de millette büyük bir huzursuzluk ve cevap noktasında da büyük bir yarış vardı. Herkes alacağını aldı” ifadelerini kullandı.

“Darbeler yapılırken parlamenter sistem yok muydu?”
Parlamenter sistem içerisinde yaşanan darbelere hep beraber şahit olduklarının altını çizen Tüfenkci, “Birileri parlamenter sistemin faziletlerinden bahsediyor. ‘Parlamenter sistem şöyle özgürlüğü sağlıyor, demokrasiyi sağlıyor, denetimi sağlıyor’ diye anlatıyorlar ya, sanki biz Türkiye’de hiç yaşamadık. Hiç geriye doğru hafızamız yok ve Türkiye’nin cumhuriyetten sonraki demokrasi serüvenini bizler unuttuk veya 1960 darbesini, 1970 muhtırasını, 1980 darbesini, 28 Şubat’ı unuttuk, 2007 e-muhtıraları unuttuk ve 15 Temmuz’daki darbe girişimini unuttuk. Bunlar hangi sistemde oldu, Allah’ını seversen? Bu darbeler yapılırken parlamenter sistem uygulanmıyor muydu? Parlamenter sistemde yargı yok muydu, niye yargı bunları önleyemedi? 28 Şubat’ta o yargı mensupları; bağımsız olması gerekirken, nasıl bir emirle koşarak karargaha giderek tempo tutturduklarını bu millet unuttu zannediyorlar. ‘Bu sistem değişsin’ derken, esasında ‘darbe üreten sistem değişsin’ diyoruz” diye konuştu.
Tüfenkci, AK Parti olarak çıkmaza düştükleri anlarda hep milletin kararına başvurduklarını ve milletin de her zaman önlerini açarak doğru kararı verdiğini ifade etti.
“Milletin bir rahatsızlığı yok, o manşeti atanların bir rahatsızlığı var”
Yapılan uygulamalardan milletin bir rahatsızlık duymadığını, manşeti atan kesimlerin bir rahatsızlığının olduğunu vurgulayan Tüfenkci, sözlerini şöyle sürdürdü:
“28 Şubat’ta bir zulüm işlenmişti bütün muhafazakarlara karşı. En çok zarar görenler de başörtülü hanım kardeşlerimizdi. Rahatsızlık ifade edildiğinde, orduda görev yapan başörtülü kardeşlerimizin başörtüsüyle görev yapmasının önünün açılmasından rahatsızlık duyanlar kimlerdir diye baktığımızda, 28 Şubatları yapanlar. O manşetlerle aynı zaman dilimi içinde görülen ve milletimizin zihninde oluşan tablo 28 Şubat süreci. Milletin bir rahatsızlığı yok, o manşeti atanların bir rahatsızlığı var. Sonradan da o manşetin yanlış olduğu ortaya çıktıktan sonra da 180 derece çark edildi.”

“Faiz ve dövizi yükselterek bu milleti dize getirmeye çalıştılar”
Türkiye’yi terörle dize getiremeyen bir takım çevrelerin ekonomik operasyonlara başvurduğunu söyleyen Tüfenkci, “Bulunduğumuz coğrafya önemli bir coğrafya. Burada terör saldırıları altında yaşıyoruz. Bu saldırılarla, örgütlerle mücadele etme noktasında topyekun tüm kurumlarımızla mücadele ediyoruz. FETÖ’den tutun PKK’ya, DHKP-C ve DEAŞ’a kadar aklınıza gelmeyen tüm terör örgütleriyle ve bu coğrafyada gözü olan bir takım güçlerin bunları kullanmasıyla ortaya çıkan bir tablo var. Bunlar zaman zaman 15 Temmuz’da elde edemedikleri, daha sonra her ilde bir sürü sivil vatandaşlarımızı şehit eden, o korku ve panikle Türkiye’nin imajını zedelemeye çalışan terör örgütlerinin yerini eylül ayından sonra ekonomik anlamada Türkiye’yi çökertmeye yönelik operasyon başlatıldı. Türkiye’de faiz ve dövizi yükselterek, bu milleti dize getirmeye çalıştılar” açıklamalarında bulundu.
“Şubat ayında dolar karşısında en iyi performans gösteren para birimi Türk lirası”
Türkiye’ye ekonomik bir istikamet çizilmeye çalışıldığının altını çizen Tüfenkci, şöyle devam etti:
“Makro ekonomik dengelere baktığımızda bizimle aynı şartlarda olan ülkelerin notuyla bizim notumuzu kıyasladığımızda gerçekten bir oyun olduğunu, siyasi bir manipülasyon olduğunu ve Türkiye’ye bir istikamet çizilmeye çalışıldığını gördük. Cumhurbaşkanımızın açıkça ifade ettiği gibi ‘Bu ülkede birileri istikamet çizecekse, bunu milletten başkası çizemez.’ Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyan milletimizle 12 milyardan daha fazla döviz bozularak, ekonomiye enjekte edildi. Burada önemli olan o duruşu gösterebilmek. Bunun getirisi, götürüsü vardır ama çağrıyla birlikte topyekun kenetlenerek, bu şekilde hareket edebilmek çok önemli ve anlamlı. Şubat ayı için dolar karşısında Türk lirasının dünyada en iyi performans gösteren para birimi olduğunu görüyoruz. Türk lirası dolar karşısında 4 küsurlarda değer kazanmış oldu. Bu aslında suni yükseltmenin geri dönüşüydü.”
“2017 yılı çok daha iyi olacak”
Geride kalan istatistiklere bakarak Türkiye’yi 2017’de ekonomik olarak güzel günlerin beklediği müjdesini veren Tüfenkci, “Ocak verilerine baktığımızda gerek ihracat rakamlarına, gerek güven endekslerine baktığımızda, gerek Türk lirasının döviz karşısında aldığı pozisyona baktığımızda iddia ediyorum 2017 yılı çok daha iyi olacak. İşsizliğin artacağına dair bir beklenti oluşturulmaya çalışılıyor ama Cumhurbaşkanımızın önderliğinde başlatılan istihdam seferberliğiyle beraber, insanların destekleriyle beraber, işsizlik beklendiği kadar artmayacak, sabit kalacak veya gerileyecek” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin güçlü hükümetlerle yönetilmesi, manipülasyonları tamamen kapatacak”
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte oluşacak güçlü hükümetlerin yapılan oyunlar karşısında akamete uğratılamayacağını belirten Tüfenkci, “Sürekli bu oyunlar karşısında güçlü bir Türkiye ve güçlü bir hükümet bu oyunları akamete uğratacak. Kolay manipüle etmeye çalışılmayacak. Dünya ticareti gerilerken, krizlerle uğraşırken, Türkiye’nin istikrarı, güveni yakalaması, Türkiye’nin güçlü hükümetlerle yönetilmesi, manipülasyonlara tamamen kapatacak Türkiye’yi. Hızlı karar alan bir ülke, 5 yıl süreyle seçim olmayan bir ülke, 5 yıl süreyle önünü gören bir yatırımcı, 5 yıl süreyle konulan programların sık sık değişmediği bir Türkiye, sistemini bu şekilde dizayn etmiş bir Türkiye bölgesinde şaha kalkar, 2023 hedeflerini daha kolay yakalayabilir. 2053 ve 2017 hedeflerine daha koşar adımla gidebilir. Refah düzeyi artınca, vatandaşın cebine giden para da artar. ‘Orta gelir tuzağı’ denilen kimi ülkelerin 30, 40 yılda çıktığı bu patinajdan sistem değişikliğiyle Türkiye çok daha hızlı bir şekilde belki 5 senede, belki 10 senede bu sarmaldan kurtulmuş olacak” dedi.
Tüfenkci, parlamenter sistemin yavaş işleyişinden faydalanarak kendilerine rant sağlayan çevrelerin cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte oyunlarının bozulacağına dikkat çekerek, “Gücünü milletten alan ve vesayet sistemlerini bertaraf etmiş, rantlar üzerinden veya faiz üzerine sistemlerini inşa etmiş vesayet odaklarının bu sistemde bir anlamı kalmayacak. Bu odaklar parlamenter sistemin yavaş işleyişinden ve bürokrasinin hantallığından faydalanarak ve oluşturdukları lobilerle milletin kazandığını kendi ceplerine aktaran bir sistemden milletin hayrına olan bir sisteme geçmiş olacağız. Vatandaş işini büyütecek, daha fazla üreteceğiz. Daha fazla ihracat yapacağız. Hızlı ihracat yaparak yeni pazarlara gireceğiz. Şimdi bir karar alıyorsun, 2016’da aldığımız kararlar 2017’de ancak hayata geçebiliyor ama Cumhurbaşkanlığı hükümet modeliyle birlikte sistem birbirine konsüle olduğu için hızlı bir şekilde hareket edecek. İşsizlikle ilgili alınan kararları hızlı bir şekilde takip edecek ve tüm bakanlar bu noktada yoğunlaşmış olacak” değerlendirmelerinde bulundu.
“Padişahlık yönetimi 100 yıl öncede kaldı”
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte Türkiye’nin daha rekabetçi bir ortama taşınacağını söyleyen Tüfenkci, “Bunu rejim değişikliği gibi algılatmak isteyen ve yalan tenzilatta bulunanlar var. Bu bir rejim meselesi değil, yönetim sistemi değişikliği. Padişahlık yönetimi 100 yıl öncede kaldı. Hiçbir diktatör kendini yargılatmak istemez. Bu sistemde yargı daha güçleniyor. Biz bununla yargıya bağımsızlık yanında tarafsızlığı getiriyoruz. Cumhurbaşkanının yapmış olduğu işlemleri yargı denetimine tabi tutuyoruz. Şu anda Cumhurbaşkanı hiçbir şekilde yargılanamaz, yapmış olduğu işler de yargı denetimine tabi değil” dedi.
Yeni sistemle birlikte TBMM’nin üstleneceği misyona da değinen Tüfenkci, “Biz bu sistemle Meclisi güçlendiriyoruz, asli görevine döndürüyoruz. Meclisin yasama görevi vardır. Meclisin denetleme görevi vardır, bu anlamda şu andaki işlevi neyse o şekilde denetleme yaptırıyoruz ve iki güç olarak kabul ediyoruz. Biri tıkandığı zaman Meclisin de, cumhurbaşkanının da birbirini seçime götürme hakkı var” şeklinde konuştu.
“1 Kasım’da da koalisyon çıksaydı, 15 Temmuz’da bu millet ne yaşardı”
Tüfenkci, yeni sistemde sözün millete ait olacağını vurgulayarak, “Şu anda cumhurbaşkanıyla hükümet arasında kriz çıktığında bunun faturasını millet ödüyor. Şu anda bir uyum varsa, aynı dava şuuruna sahip insanların birbirinin hukukunu korumaları ve birbirlerine saygı çerçevesinde işlerini yürütmelerinden dolayı bu sistem devam ediyor ama bunu kurumsallaştırmak lazım. Her zaman bu şekilde uyumlu bir yapıyı bulamayız. 7 Haziran seçimlerinden sonra AK Parti olarak birinci parti çıkıyorsun, hükümet kuramıyorsun. Bir daha seçime gidiyorsun. O seçimde de tek başına bir iktidar çıkaramasaydı ve koalisyon olsaydı. 15 Temmuz’da bu millet ne yaşardı? Rahmetli Turgut Özal, Mesut Yılmaz’ı getirdi. Başbakan yaptı ama aralarındaki çatışmadan dolayı sistemin nasıl kilitlendiğini, bu milletin hangi bedelleri ödediğini hep beraber yaşadık. Rahmetli Bülent Ecevit, Ahmet Necdet Sezer’i getirdi, ne oldu bir anayasa kitapçığı fırlatmayla sistem nasıl dağıldı, Türkiye nasıl bir anda yüzde 30’larda fakirleşti, döviz nasıl bir anda fırladı, bunu hep beraber yaşadık. Bu sistem, iki başlılık çatışmayı tetikliyor. Bunun faturasını da hükümet değil, millet ödüyor. 360 kilometre hız yapan bir araç varken biz niye 100’ün üzerine çıkamayan bir aracı tercih edelim” dedi.
 
“Ürün İhtisas Borsası'yla birlikte karaborsacılık tarihe karışacak”
Bakanlık faaliyetlerine dair açıklamalarda bulunan Tüfenkci, Ürün İhtisas Borsası ve lisanslı depoculuk çalışmalarından bahsederek şunları söyledi:
“Uzun süre AK Parti hükümetleri tarafından üzerinde çalışılan ama hamt olsun bizlere nasip olan bir çalışma, Ürün İhtisas Borsası. Buğday gibi, incir gibi, üzüm gibi Türkiye’nin üretiminde öncü olduğu önemli ürünlerimiz var. Bu ürünlerin kaybını önleyecek lisanslı depoculukla birlikte düşündüğümüzde lisanslı depoculuk; yetkilendirilmiş laboratuarlar tarafından sınıflandırılan ürünlerin sağlıklı şekilde depolanması ve üretici bu ürünlerini depolara getirerek karşılığında elektronik bir senet alıyor. Bu senet bankalara teminat olarak verilebiliyor. Bu senedi borsaya kota edebiliyorsunuz. Ürün İhtisas Borsası bu. Bu borsada bu senetler işlem yapabiliyor. Ürün lisanslı depolarda muhafaza ediliyor. Depolar adeta emtia bankası gibi. Senedi satın alan kişi oraya gider alır. Üretici elindeki senetle birlikte bankaya gidip kredi çekebilecek ve onun faizinin yarısını da bakanlık ödeyecek. Buradaki amaç küçük üreticiler mağdur olmayacak, ürünler sağlıklı bir şekilde depolanacak. Bu karaborsacılığı da önleyecek bir sistem. TMO depolarını lisanslı depo haline getiriyoruz ve TMO’yu depoculukta piyasayı regüle eden bir nokta haline geliyor. Onlar da lisanslı depolardan ürün senedi alıp, satarak piyasalardaki oynaklığı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu sistem işlediği zaman, eskisi gibi karaborsacılar da eskisi gibi hareket edemeyecek ve karaborsacılığın zamanla tarihe karıştığını göreceğiz.”
Türkiye’nin önemli ticaret borsalarının Ürün İhtisas Borsasının ortağı olduğunu ifade eden Tüfenkci, “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOOB), TMO, üç kamu bankası bu Ürün İhtisas Borsasının ortağı. Bu yapının faaliyete geçmesiyle beraber kısa sürede bu piyasalara derinlik kazandıracak. 17 tonluk bir fındık lisanslı deposu referandumdan sonra hayata geçecek. Bakanlar Kurulunda Ürün İhtisas Borsasının kuruluşunu imzaya açtık. Benim için en önemli konu ürünlerdeki kayıpların önüne geçiyoruz. 22-30 milyarlık bir piyasadan bahsediyoruz ve bir üründe yüzde 15’lik bir kayıp demek 1 buçuk milyar demektir. Bu üretici ve tüketicinin cebinden gidiyor. Piyasada arz ve talep dengesini ve fiyat istikrarını sağlayacak” diye konuştu.
İkinci el oto alım satımında yapılan düzenlemeleri anlatan Bozdağ, “Bunu referandumdan hemen sonra çıkartacağız. Tüketiciyi korumak, piyasayı disiplin altına almak istiyoruz. Piyasanın oyuncuları olan ikinci el araç satan galericiler veya başka ad altında faaliyet gösterenleri disipline etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.  


Kaynak: İHA