Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Almanya’da Türk vatandaşlarımızın varlığı, Almanya için bir garantidir. Müslüman bir toplum olarak orada problemsiz bir şekilde yaşıyorlar. ‘Hayır’ diyeceğini bildiğiniz Deniz Baykal geleceği zaman toplantı yapabilir diyeceksiniz. Deniz Baykal’a teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Çok hassas bir şekilde yaklaştı. Türkiye düşmanlığı, Erdoğan düşmanlığı gözlerini karartıyor” dedi.

Sincan’daki berber esnafına seslenen Kurtulmuş, “Türkiye’nin güçlü, büyük bir ülke olarak bu bölgede oynanan oyunları bozamaması için Türkiye’nin ayaklarına prangalar vuruyorlar. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı iken terörün Türkiye’ye maliyetiyle ilgili bir çalışma yapmıştık. O gün ki parayla 1.5 trilyonun üzerinde maliyeti vardı. Türkiye’nin 30 yılını PKK ile çaldılar. Şimdi Marmaray’ı, 3’üncü köprüyü, 3’üncü havalimanını yapıyoruz. Teröre oluk oluk para harcamak mecburiyetinde kalmasaydık bugün ki seviyemize 30 yıl önce gelirdik. Elin oğlu, bir asır evvel bu sınırları böylesine suni bir şekilde çizerken, dağın tepesinde geçirirmiş. Çünkü bir asır evvel dağın tepesinden o sınırları geçirenler, bir gün geldiğinde bu ülkenin çocuklarını kandırıp onlara ayrılıkçı bir terör örgütü kurduracaklarını ve ellerine silah vererek Türkiye’nin başına bela edeceklerini hesap ettiler. Şimdi aynı şekilde DEAŞ, PYD, FETÖ’nün üzerinden ayaklarımıza prangalar vurmaya çalışıyorlar. Hiç uğraşmasınlar. Bu millet nasıl geçmiş oyunları bozduysa bundan sonraki oyunları da bozacaktır. 16 Nisan Türkiye’nin prangalarından kurtulma tarihidir. Daha güçlü olma istikametinde yürüyecek, hızlı karar alan bir Türkiye olacak. PKK’nın bütün üst düzey yöneticileri hayır kampanyası yapıyor, FETÖ ve DEAŞ’ta aynı şekilde. Size ne oluyor. Bu millet evet mi diyecek hayır mı diyecek kendisi karar verecek” açıklamasında bulundu.
“Niye bu kadar çok ürküyorsunuz, niye bu kadar çok evetlerin yüksek çıkması sizi telaşlandırıyor?”
Almanya ve Avusturya’nın, referandum etkinliğine izin vermemesini eleştiren Kurtulmuş, “Almanya, Adalet Bakanı Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Zeybekci’nin toplantı yapmasını engelliyor. Niye engelliyorsunuz? Böylesine çifte standart olur mu? Almanya’da Türk vatandaşlarımızın varlığı, Almanya için bir garantidir. Müslüman bir toplum olarak orada problemsiz bir şekilde yaşıyorlar. ‘Hayır’ diyeceğini bildiğiniz Deniz Baykal geleceği zaman toplantı yapabilir diyeceksiniz. Deniz Baykal’a teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Çok hassas bir şekilde yaklaştı. Türkiye düşmanlığı, Erdoğan düşmanlığı gözlerini karartıyor. Faşizmin ayak sesleri Avrupa’da artık duyuluyor. Aşırı ırkçılar Almanya’nın, Fransa’nın, Avusturya’nın, Belçika’nın başına bela olacaklar. Şimdiden dostça uyarıyoruz. Nerede insan hakları, demokrasi. Bütün bunları ayaklar altına alıyorsunuz. İstediğiniz yasağı yapın. Biz oradaki dostlarımızla her yerde buluşuruz. Biz gönülden gönüle, zihinden zihine, kalpten kalbe oradaki kardeşlerimiz ile buluşur ve onlarında büyük oranda evet vermesini sağlarız.
Avusturya’nın Dışişleri Bakanı, ‘Sayın Erdoğan’ın Avusturya’ya gelmesini istemiyoruz’ diyor. Arkadaş, aklınızı başınıza alın. Sayın Erdoğan veya AK Partili bakanlar oraya gittiği zaman ‘Ey Avusturyalılar. Kendi siyasetinizde şuna oy verin’ diye bir şey demeyecek. Zaten meşru olarak Türkiye’de bir anayasa değişikliği ile ilgili halk oylamasına katılacak. Niye bu kadar çok ürküyorsunuz, niye bu kadar çok evetlerin yüksek çıkması sizi telaşlandırıyor. Aynı Dışişleri Bakanı geçtiğimiz yıl Makedonya’daki seçim kampanyasına katılmış. Hem de Makedonya’da mevcut siyasi partisine oy verin diye bir konuşma yapmış. Hiç merak etmesinler, bu yaptıklarını bu millet görüyor. Dünyanın her yerinde bu sandıklara sahip çıkacaktır. Büyük resimde 2. Sykes Picot’ta büyük Türkiye’ye, güçlü Türkiye’ye, hızlı karar alan Türkiye’ye, dünya 5’ten büyüktür diyerek dünyaya meydan okuyan bir Türkiye’ye yer yoktur” diye konuştu.
“Karargah falan rahatsız değil”
‘Karargah Rahatsız’ haberine ilişkin de değerlendirmede bulunan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Karargah falan rahatsız değil. Türkiye’de, sivil iradenin bir emrindeki askerin tıkır tıkır işini yapıyor olmasından ve sivil irade ile uyumlu çalışmasından rahatsız olanlar var. Askeri siyasete çekme devri 15 Temmuz akşamı bitmiştir. TSK, 15 Temmuz’dan sonra en ağır bedeli ödemiştir. TSK, 15 Temmuz darbe girişimi ile tarihinin en büyük itibar kaybına uğramıştır. Şimdi şimdi itibarını düzeltiyor. Eğer içindeki FETÖ’cü eşkıyayı temizlemeseydi Fırat Kalkanı Operasyonunu bu kadar rahat yapamazdı. Darbenin ya da askeri bir şekilde teşvik ederek olağanüstü döneme gitmenin önünde en büyük engelin millet olduğunu göstermiştir. Artık bunlar geride kaldı. Birileri Türkiye siyasetinin köşeye sıkıştırmak için belli numaralar yapmasınlar. Manşetleri de söylüyorum, Sayın Erdoğan buraya gelmesin toplantı yapmasın diyenleri de söylüyorum, hepiniz bir araya gelseniz ne yaparsanız yapın milletin üstünde hiçbir sözü kabul etmiyor, millet iradesinden başka hiçbir güce değer vermiyoruz. 15 Temmuz’un devamı 16 Nisan’da. Oradaki cesaret ve kararlılığı bu millet 16 Nisan’da da gösterecektir.”
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin avantajlarını anlatan Kurtulmuş, bu sistem ile yönetimde çift başlılığın olmadığını vurgulayarak, “Birisi o tarafa çeviriyor, birisi bu tarafa çekiyor. Dolayısıyla bu çift başlılığın ortadan kalkması için cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine ihtiyacımız var. Yoksa bunu herhangi bir kişi için istemiyoruz. Cumhurbaşkanımız daha ne desin? ‘Ya benim 16 Nisan’a çıkacağıma dair garantim mi var’ diyor. Bunu şahıslar için istemiyoruz. Diktatör isteyenler 104. maddeye baksınlar. Bunu 12 Eylül darbecileri yazdı. 12 Eylül darbecileri gidin şuraya oturun bize anayasa yazın dediler” değerlendirmesinde bulundu.
“Yaklaşık 17 ayda bir hükümet gelmiş”
Siyasi iktidarsızlıkların ortadan kaldırılmasının bir gereklilik olduğunu altını çizen Kurtulmuş, “94 yıllık cumhuriyet tarihi, biz 65’inci hükümetiz. Yani yaklaşık 17 ayda bir hükümet gelmiş. 17 ayda siz berber dükkanı açsanız, berber dükkanına anca müşteri çekersiniz. Koskoca Türkiye’yi yöneteceksiniz, böylesine büyük bir ülkeyi 17 aylık hükümet ile yöneteceksiniz, mümkün değil. Siyasi iktidarın sağlanması için mutlaka ve mutlaka kalıcı hükümetlere ihtiyacımız var. Türkiye’de seçim 3 buçuk yılda bir yapılıyor. Türkiye’de ne zaman seçimlerin olacağı belli değil. Bundan sonra Allah’ın izniyle 5 yıldan 5 yıla seçim olacak” diye konuştu.
“Yönetimde çift başlılık olunca siyasette istikrar olmuyor, siyasi iktidar olmayınca ekonomik iktidar da olmuyor” diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Tek parti iktidarları döneminde yıllık kalkınma hızımız 5.6’dır, koalisyon zamanlarında yüzde 4’tü, darbe dönemlerinde 3.4’tü. Türkiye maalesef sadece siyasi iktidarsızlıkla kalmıyor, ekonomik istikrarsızlıkla da kalıyor. Vesayetin kalkması, yönetimde çift başlılığın kalkması, siyasi istikrarsızlıkların önüne geçilmesi, ekonomik istikrarsızlıkların tarihe karışması için yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Sistem cumhurbaşkanlığı hükümet modelidir. Nasıl olacak? Sandıklar geldiği gün milletimiz doğrudan doğruya cumhurbaşkanını seçecek. Bir sandık cumhurbaşkanı, bir sandık milletvekili sandığı. Aynı gün, aynı akşam kimin ülkeyi idare edeceği belli. Seçilen cumhurbaşkanı ertesi gün sabahtan hükümetini açıklayıp milletle paylaşabilir. Ancak milletvekili olan bakan olamayacak. Ya milletvekili olacak, ya bakan olacak. Böylelikle yürütme ve yargı tamamen birbirinden ayrı ve bağımsız olacak. Efendim partili cumhurbaşkanı olur mu? Şimdi kusura bakmayın CHP’li arkadaşlarımız bilmiyormuş, görmüyormuş gibi yapmayı çok seviyorlar. Sanki Türkiye’de hiç partili cumhurbaşkanı olmadı. İsmet İnönü, Celal Bayar, Süleyman Demirel, Turgut Özal partili değil miydi? Efendim parti ile bir adamın arasındaki bağı bir attığı imza mühürlemez. Recep Tayyip Erdoğan Türkiye’de evet anayasa gereği şuanda partinin bir üyesi değildir, ama Recep Tayyip Erdoğan ile AK Partinin arasındaki bağ attığı bir imza değil ki. AK Parti kadrolarıyla bu gönül bağıdır, zihniyet bağıdır, bir dava ortaklığıdır. Cumhurbaşkanı partili olacak. Bu anayasa değişikliği ile birlikte cumhurbaşkanı hesap verecek. Bir hesabı sandıkta verecek, iki sandığa kadar beklemeye gerek yok eğer cumhurbaşkanı herhangi bir şekilde yanlış yaparsa, parlamento gerekli çoğunluğu bulduğu zaman cumhurbaşkanının yargılanmasının önünü açacak. Hangisi daha demokratik? Hesap vermeyen bir cumhurbaşkanı mı, hesap vermeyen cumhurbaşkanı mı?”


Kaynak: İHA