Erdoğan’a yöneltilen sorulardan biri de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışı oldu. Erdoğan, Brüksel’e hareket ederken İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı’nın tahliyesinin sorulması üzerine “Partinin içinde konumu yok. AK Parti’ye fatura kesmek kimsenin haddi değil” tepkisini göstermişti.
Bu sözleri üzerine alan Bahçeli ise “Sayın Cumhurbaşkanı hiç beklemediğim ölçüde konuşmamdaki bu sözlerden rahatsız olmuştur. FETÖ’yle mücadelede iyi niyet ve samimi gayretimizi halen görmüyorsa diyecek bir şey artık yoktur” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, giderken söylediği sözlerin hedefinde Bahçeli’nin bulunmadığını belirterek şunları kaydetti:
BAHÇELİ’Yİ YANILTTILAR
Şimdi, burada tabii bir defa ciddi bir yanlış anlama var. Benim yapmış olduğum basın toplantısındaki açıklamalarımın muhatabı sayın Bahçeli değildi. Bana göre birileri sayın Bahçeli’yi yanlış yönlendirdi, yanılttılar gibi geliyor. Çünkü ne benim ifadelerim içerisinde Bahçeli’nin adı geçiyor, ne de onunla ilgili orada en ufak bir ifade var. Tam aksine, ana muhalefetin başındaki zatın birçok yanlışlarını pazara çıkaran bir cevap bu. Ona yönelik idi. Partimle ilgili herhalde bir cevap verme yetkim var. FETÖ’ye karşı adeta savaş açmış birisi olarak, eğer partimizin içinde böyle birisi varsa bunu bir dakika partimizde tutmayız, göndeririz. Ama mevzu, partimizle alakalı olmayan, İstanbul Belediye Başkanının damadıyla alakalı bir konu. Şimdi bir defa, onun partimizi siyasi temsil yetkisi var mı, yok. Öbür taraftan yargı onu denetimli serbestlikle bırakmış. Bu yargıyla alakalı bir konu. Onun üzerinden bir siyasi rant devşirme yoluna gitmek bizi üzer. Bu konuda da herhalde sessiz kalmamak gerekir. Ama maalesef, bu denli bu Tweetlerin atılmış olması doğru değil. Kaldı ki ben öyle Tweet işleriyle uğraşamam...
Kılıçdaroğlu kendi ifadesiyle ‘kontrollü darbenin ipliğini pazara çıkaracağına’ dair açıklamalar yaptı...
Hâlâ orda mı Kılıçdaroğlu ya? İpliğini pazara çıkaracakmış... Çıkarsın, zaten onun ipliği pazara çıkarması o kadar uzun sürüyor ki. Bu kadar uzun metrajlı ipleri nasıl buluyor anlamakta zorluk çekiyorum. Şimdi bir defa, onun da kongre sorunu var. Eğer varsa geç kalmasın hemen çıkarsın. Ama önce o kendi içindeki FETÖ’cüleri bir temizlesin. FETÖ’yle el ele yürütüyorlar işlerini...
AK Parti Genel Başkanı seçildikten sonra ilk defa bir zirveye katıldınız. Yeni sistem aslında uygulanmaya başlandı. Acaba 2019’a kadar başka uygulanabilecek bir şeyleri var mı, öngörülen sistemin?
Şu anda attığımız adımlar, yapılan anayasa değişikliği içerisinde atılabilecek adımların ta kendileridir. Partili cumhurbaşkanı olma imkânı, bunlardan biridir. Mesela gazeteciler soruyor: ‘Siz grup konuşması yapacak mısınız? Parlamentoya gelecek misiniz?’
Parlamentoya gelirsin, gelirsin de genel kurula girmezsin. Cumhurbaşkanı olarak biliyorsunuz, yılda bir kez parlamentonun açılışında konuşma yapıyoruz. Belli günlerde bayram vesaire, gelir izleriz. Bunun dışında böyle bir durum söz konusu değil. Ama parlamentoda bizim grup odamız var, grup odama gelebilirim. AK Parti’nin grup odası var. Ayrıca, yapılan salı günkü grup toplantılarında konuşma yapabilirim. Ama diyelim ki ben gelemedim, orada genel başkan vekili olarak Binali Bey grup konuşmasını yapabilir, buna da mani yok. Türkiye, bu reformun nasıl gerçekleştirildiğini görecek. Cumhurbaşkanı var, yanında genel başkan vekili, yahut Başbakan, grubu yönetiyor. Gruba konuşma yapıyor gayet uyumlu bir şekilde bunlar yürüyor. Yürümez diye bir şey yok. Cumhurbaşkanlığında Bakanlar Kurulu toplantısı olur mu? 2 aylık yapmıştık, 1 aya indirdik, 15 güne de indiririz. Buna itiraz edenler, anayasayı okumuyorlar.
Bakanlar Kuruluna artık hep siz mi başkanlık edeceksiniz?
Şu anda cumhurbaşkanı olarak bizim de üzerimizde yükler var. Sayın başbakanla, tabi bu işin paylaşımını yapacağız. Diyelim ki belli aralıklarla biz bakanlar kurulunu toplarız, onun dışında da sayın başbakan bakanlar kurulu toplantısını yapar.
Muhtarlar toplantıları devam edecek mi?
Ederiz elbette, seve seve ederiz. 
AB’ye yeni sayfa
Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Tusk ve AB Komisyonu Juncker ile yaptığımız görüşmede Avrupa Birliği üyelik sürecine yeni ve pozitif bir ivme kazandırılması hususunda olumlu sinyaller aldım. Türkiye AB göç anlaşmasının uygulanması hususu ile vizeyi konusunu müzakere ettik. Terörle mücadelede Türkiye’ye destek olunmasını istedik. Referandum sürecinde yaşananların geride bırakılması gerekiyor. Artık yeni bir süreci başlatma temennisi Tusk ve Juncker tarafından da gündeme getirildi.
Bu arada AB Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ile de bir görüşmemiz oldu. ‘Türkiye ve Avrupa Parlamentosu arasındaki ilişkilerde karşılıklı anlayışı esas alalım’ dedik. Ben gerçekten de Antonio Tajani’yi çok daha olumlu gördüm. Türkiye’ye bakışı çok çok olumlu, pozitif. Konuları değerlendirmesinde isabetli yaklaşımlarını gördüm. Türkiye AB ilişkilerinin parlamenter boyutunun güçlendirilmesi hususunu gündeme getirdi.
GÜNDEM YÜK PAYLAŞIMI
NATO zirvesinde ise küresel terörle mücadelede NATO’nun daha aktif rol alması gündeme hâkimdi. Yük paylaşımı konusu da gündeme geldi. Burada Trump çok açık, net. ‘NATO’nun yanındayız ama ülkeler bir defa yük paylaşımında üzerine düşeni yerine getirmesi lazım’ diyor. Örneğin, biz mesela, şu anda toplam bütçeye katkıda yüzde 1,8’in üzerindeyiz. Bizim bu 1,84’ü 2024’e kadar da yüzde 2’ye çıkarma hedefimiz var. Şu anda birçok etkinliğinde, NATO’ya tüm destekleri verdik veriyoruz. Fakat bazı iddialı ülkelerin bu oranların çok çok altında olduğunu görüyoruz.
Rusya ile diyalog mekanizmalarının işletilmesi konusu gündemdeydi. Afganistan’da çerçeve ülke sorumluluğumuzu 2018’de de sürdüreceğimizi, Hamit Karzai Havalimanı’yla alakalı, şu anki görevimizin işletmesi ve güvenliğinin sağlanmasını devam ettireceğimizi gündeme getirdik.
‘NATO’nun DEAŞ’la mücadelede küresel koalisyona katılımını destekliyoruz’ dedik. ‘Bu mini zirvede bu kararın alınması ve ilan edilmesi mühimdir’ dedik ve bu karar da alındı.
AB temsilcileri sizi kapıda karşıladılar. Olumlu bir hava oluştuğunu görebiliyoruz. Vize serbestisi konusunda bir gelişme var mı?
Şimdi tabii kendileri de birtakım çalışmalar yapmışlar. Kendilerinden bu yaptıkları çalışmaya yönelik 12 aylık takvim aldık. Bu takvim üzerinde dışişleri ve AB bakanlıklarımızla bir çalışma yapacağız. Tabi vize meselesi değil sadece, Kızılay ve AFAD’ın oralara yapacakları para yardımı hususunu da gündeme getirdik. Bu konu üzerinde de çalışmaları karşılıklı yürüteceğiz.
NATO YPG’ye müspet bakmıyor
NATO’nun YPG’ye bakışlarının nasıl olduğu konusu hiç gündeme geldi mi?
NATO’nun YPG’ye öyle müspet bir bakışı söz konusu değil. YPG’ye öyle tertemiz, pirüpak bakmıyorlar. YPG konusunu NATO üyesi olan AB üyesi ülkelerle de konuştuk. YPG’yi ve bizim bu konudaki tavrımızı onlara da anlattık. ABD’nin malum, Rakka’da yapacağı bir operasyon var. Kimle beraber, YPG ile beraber. ‘Ülkemize yönelik herhangi bir yanlışlık olursa angajman kurallarını uygularız’ dedik. Bu süreç Irak için de geçerlidir, Suriye için de...
Merkel'e; Ülkende 4.500 tane Deniz var!
Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel’le NATO Karargah Binası’ndaki görüşmesiyle ilgili şunları kaydetti: Sayın Merkel’e karşılıklı iki ülkenin menfaatini, artık bir güvene ihtiyacımızın olduğunu belirttik. Almanya’daki PKK ve FETÖ’ye gösterilen koruyucu yaklaşımdan vazgeçilmesi gerektiğini özellikle gündeme getirdik. Almanya’da PKK’lıların anlayışla karşılanmasından, FETÖ elemanlarının güvence altına alınmasından duyduğumuz rahatsızlığı dile getirdik. Ve darbeci askerlerin iltica taleplerinin kabul edilmesine tepkimizi en sert şekilde gündeme getirdik ve ‘Bunu nasıl yaparsınız?’ diye sorduk.
Maalesef bu hususların kendilerinin elinde olmadığını, Almanya’da hukukun ve anlayışın iltica taleplerine karşı biraz farklı olduğu tarzında şeyler söyledi. Oysa bu tür şeyler, esasında büyük oranda İçişleri, Adalet bakanlıklarının bilemedin hükümetin elinde olan bir iştir, süreçtir. Ki ben Almanya’da da bunların anlatıldığı kadar zor bir süreç olduğuna ihtimal vermiyorum. Ama kendilerini savunmak için dediğim tarzda şeyler söylediler.
Parlamenter heyetin İncirlik’i ziyaret talepleri oldu. Biz dedik ki, bundan öncekinde isimleri gönderdiniz, isimleri uygun gördük, böyle bir ziyarete müsaade ettik. Bunda da kimler ziyaret edecekse, listeyi Dışişleri Bakanınız gönderir, listedeki isimler uygunsa tabii olabilir... Zira Alman milletvekillerinin arasında bazen teröristlere açıkça destek verenler de olabiliyor. Şimdi dışişleri bakanlarımız kendi aralarında görüşecekler ona göre adım atacağız.
Merkel’le görüşmenizde bazı tutuklu isimler de gündeme geldi mi?
Onlar kafayı Deniz’e takmış durumdalar. Ben de kendilerine ‘Sizde çok Deniz var, ben size bunların dosyalarını da verdim’ diye hatırlattım. ‘Ayrıca sizden iltica talebinde bulunanlar var. Bunları koruma altına alıyorsunuz. Önce 4.500 dosyanın bize neticesini verin’ dedim. Çünkü bu taleplerimizle ilgili olarak halen bir netice alamadık. Oralarda PKK cirit atıyor, FETÖ cirit atıyor. Bir de ‘Geçenlerde terörist subaylar size geldi iltica talebinde bulundular, kabul ettiniz. Bunları bize teslim edin’ dedik. Tabii ki tüm bu hususlarda kendilerinden tatmin edici bir izahat alamadık!
Macron’un da buna benzer bir isteği var değil mi, National Geographic’in kameramanını, fotoğrafçısını istemiş.
Evet bunlardan biri, Erol Önderoğlu. Çifte vatandaşmış. Şu anda tutukluluğu kaldırılmış ama yargılanma süreci devam ediyor. Bunu kendilerine söyledik. Bir diğeriyle, diğer Fransız’la alakalı da, kendisi geri gönderme merkezinde, gözaltında. Süreç devam ediyor dedik.
Sizde Macron nasıl bir intiba bıraktı? Avrupa’nın hasta adamlarından olan Fransa’ya bir şifa verebilecek mi?
Çok iddialı bir soru (Gülüşmeler). Dün bir bugün iki... Genç, 40 yaşında bir arkadaşımız. Temenni ederim ki Türkiye-Fransa arasındaki ikili ilişkileri bu dönemde çok daha farklı bir yere taşırız. Bana pozitif bir enerji verdi.  


Kaynak: İHA