Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), Darbe Komisyonuna gönderdiği raporda; FETÖ’nün yurt içindeki imamlarının büyük ölçüde deşifre olmasıyla birlikte örgütün revizyona gittiği, bu kapsamda 2016 yılından itibaren Türkiye yapılanmasının 5 bölge sorumluluğuna ayrıldığı ve darbe girişimi sonrasında toparlanma çabası içerisinde olan örgütün, bölge ve illerde yeni sorumluları görevlendirme çalışmaları yürüttüğü belirtildi.
MİT, Darbe Komisyonuna gönderdiği raporda FETÖ’nün illegal yapılanmasını ‘İllegal yapılanmalar’ ve ‘Hususiler’ olarak 2 şekilde ele aldı. İllegal yapılanmanın polis, asker, MİT ve yargı teşkilatları içerisinde yer alan deşifre olmamış örgüt mensuplarından oluştuğu, hususilerin ise başında bulunan sorumlu şahsın doğrudan ABD’de Fetullah Gülen’le aynı çiftlikte kalan ve örgüt liderinin sözde özel kalemi olan Cevdet Türkyolu’na bağlı olanlar olduğu belirtildi. Hususilerin, gizlilik kurallarına istihbaratçı mantığıyla kesin bir şekilde uyguladıkları da raporda yer aldı.
“Hususileri örgüt içerisinde örgüt olarak tanımlamak mümkün”
Örgüt içerisindeki hususilerin davranış kurallarıyla ilgili dikkat çeken bilgilerin yer aldığı raporda, hususilerin görev yaptıkları yerlerde kendilerini deşifre etmemek adına dünya görüşlerine tamamen zıt bir hayat tarzı içerisine girdikleri kaydedildi. Ayrıca, “FETÖ’nün ‘gizlilik’ ‘takiyye’ ve ‘tedbir’ prensiplerini en üst seviyede hayata geçiren ve örgüt içinde dahi bilinmeyen Hususileri, bir nevi ‘örgüt içinde örgüt’ olarak tanımlamak mümkündür” denildi.
“Hususiler, 17-25 Aralık darbe girişiminin ardından deşifre edilince Türkiye’yi terk ettiler”
17-25 Aralık darbe girişiminin ardından MİT tarafından deşifre edildiklerini anlayan hususilerin önde gelen mensuplarının Ocak-Şubat 2014 sürecinde Türkiye’yi terk ettikleri, FETÖ/PDY’nin hususiler dışındaki illegal yapılanma unsurlarını ülkede tutmasına rağmen hassas operasyonları yürüten ve örgütün kritik bilgilerine haiz hususileri ivedilikle ülke dışına çıkarttığı ifade edildi. FETÖ’nün yurt içindeki imamlarının da büyük ölçüde deşifre olmasının ardından örgütün revizyona gittiği aktarıldı. Raporda, “Bu kapsamda 2016 yılından itibaren Türkiye yapılanması 5 bölge sorumluluğuna ayrılmış olup darbe girişimi sonrasında toparlanma çabası içerisinde olan örgütün, bölge ve illerde yeni sorumluları görevlendirme çalışmaları yürüttüğü bilinmektedir” tespitleri yer aldı. Raporda, ayrıca darbe girişimi sonrasında Fetullah Gülen’in talimatları kapsamında yurt dışında yeniden yapılanma çalışmaları yürütüldüğü ve ülke sorumluları ile imamlarının değiştirildiği kaydedildi.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikametgahında ve resmi konuttaki odasında bulunan dinleme cihazları ile örgüt daha da agresifleşti”
FETÖ’nün ilk komplosunun 2012’de yapıldığının belirtildiği raporda şu ifadelere yer verildi:
“MİT Müsteşarı'nın 07.02.2012 tarihinde ifadeye çağrılması FETÖ/PDY’nin devlete yönelik ilk komplosu olup hükümeti devirmek amacıyla, MİT Müsteşarı, eski MİT Müsteşarı, eski Müsteşar Yardımcısı ve 2 teşkilat mensubuyla birlikte sorgulanmak istenmesi olayıdır. FETÖ/PDY, söz konusu komploya ilişkin operasyonel çalışmasını Eylül 2011’de Oslo görüşmelerini basına sızdırarak başlatmıştır. Nitekim bu girişimiyle örgüt, devlet içindeki hegemonyasının önünde bir engel olarak gördüğü MİT’i yıpratmayı amaçlamıştır. Bilahare, Sayın Cumhurbaşkanının, Başbakan olduğu dönemde Ankara’da bulunan ikametgahı ile resmi konuttaki çalışma ofisine yerleştirdiği dinleme cihazlarının, Aralık 2011 yılında teşkilatımız tarafından bulunması üzerine örgüt daha da agresif bir hareket tarzı izlemiştir.”
Oslo görüşmelerinin basına sızdırılması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’da bulunan ikametgahı ile resmi konuttaki çalışma ofisine yerleştirilen dinleme cihazları ve akabinde Aralık 2011’deki Uludere olayları ile istediği sonucu elde edemeyen örgütün 7 Şubat komplosunu hayata geçirdiği belirtildi.
Şüpheli personele “Yalan Makinesi” uygulaması
Darbe girişimi sonrası FETÖ’yle bağlantısı olduğu değerlendirilen kişilerin bazılarını araştırmak maksadıyla hassas bilgilere ulaşamayacakları bir birime atanarak pasifize ettirildiğine dikkat çekilirken, durumlarından şüphe duyulan bazı personellerin ise mülakata alındığı ve bir kısmının da “yalan makinesi” uygulamasına tabi tutulduğu kaydedildi.
Kaynak: İHA