Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması" toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen toplantının açılışında konuşan Erdoğan, “Ülkemizin Yüksek Öğretim Kurulunun tertip ettiği İslam Dünyası Yüksek Öğretim Konferansı’nın başarılı geçmesini, ülkelerimiz ve akademik camiamız için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Eskiler ‘barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar’ derdi. Yani, hakikat kıvılcımının fikirlerin çarpışmasıyla ortaya çıkacağını söylerlerdi. Bu sözün asıl muhatabı üniversitelerdir, akademi dünyasıdır” ifadelerini kullandı.
İslam medeniyetinin özünün kardeşlik ve dayanışma olduğunu belirten Erdoğan, “Bir duvarı oluşturan tuğlalar gibi birbiri ile kenetlenmektir. Bu açıdan yaklaşıldığında kültürel, siyasi, mezhebi veya etnik farklılıklarımız bizim handikabımız değil, en önemli zenginliğimiz, en önemli imkanımızdır. Kur’an-ı Kerim’de de buyrulduğu gibi Müslümanlar ancak kardeştir. Sınırların aramıza girmesine, mesafelerin bizi birbirimizden koparmasına izin veremeyiz. Son zamanlarda yaşadığımız hadiselerin ortak kimliğimizi aşındırdığı, aramıza yeni duvarlar, bariyerler ördüğü bir gerçektir” diye konuştu.
“HER ZAMANKİNDEN DAHA FAZLA DAYANIŞMA VE KARDEŞLİĞE İHTİYACIMIZ VAR”
Hafta sonu Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar’da olduğunu, Körfez ülkeleri arasındaki bariyerler nedeniyle orada bulunduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Üç kardeş ülke, Körfez’de nedir bu sıkıntı? Niye biz bu durumlara düşüyoruz? Bu hallere neden düştük? Bunlar bizi yaralıyor, üzüyor. Biz bu hallerde düşmeli miydik? Biz diyalog yoluyla herhangi bir sıkıntı olduğu zaman oturarak, konuşarak çözemez miyiz? Rabbimiz bize Kur’an-ı Kerim’de, ’Bütün işlerinizde istişare ediniz’ diyor. Bir sıkıntı mı var, müracaat edeceğimiz kapı istişaredir. Açarız telefonu şurada şöyle bir konu oldu, neden, niçin. Bu sıkıntının altında yatan konu nedir? Bunu konuşur ve çözüm yollarına gideriz. Çözüm yollarına gitmeyip etrafımızda birilerini de almak suretiyle eğer herhangi bir kardeşimizi köşeye sıkıştırırsak bu kabul edilebilir bir şey değildir. Bu bize yakışmıyor. Biz bunları aşmalıyız. Bizim her zamankinden daha fazla dayanışma ve kardeşliğe ihtiyacımız var. Şu anda karşımdaki topluluğu bunun temel taşları olarak görüyorum. Bu burada kalmamalıdır. İslam dünyasının bugün birlikten ziyade ayrışmalarla gündemde olması ne kadar acı. Kriz, iç, savaş, kardeş kavgası ve teslimiyet politikaları bizi birbirimizden her gün biraz daha uzaklaştırıyor. İşte Suriye, Irak. Ölen kim? Müslüman. Öldüren ise İslam kisvesi altındaki müsvetteler. Böyle bir mantıksızlık, akli noktada zayiat olabilir mi? Bunları yaşıyoruz. Suriye ve Irak’ta her bir taşında binlerce yıllık medeniyetimizin izleri olan şehirler şu anda enkaz yığını haline geldi. Asırlar boyu esenlik yurdu olan beldeler maalesef yıkımla, gözyaşı ile arşı titreten mazlum feryatları ile inliyor. O yavruların halini görüyoruz. Onların taş yığınları arasında binaların altında ne durumda olduklarını görüyoruz. İşte Halep, İdlip, Humus harabeye çevrildi. Senelerdir ilim aşıklarının susuzluğunu gideren Musul Kütüphanesi talan edildi. Bağdat Kütüphanesi’nde yer alan her biri hazine değerindeki binlerce kitap, el yazması, nadide eserler ya imha edildi ya çalındı. Bir zamanlar bunları Hülagü Han’da yapmıştı. Biz bunlara dayanamıyoruz. Tarih kitaplarında bunları okuduğumuz zaman içimiz içimize sığmıyor. Muhteşem mimarileriyle ziyaretçilerini büyüleyen kütüphanelerimiz, camilerimiz, külliyelerimiz bir bir yok ediliyor.”
"MESCİD-İ AKSA’NIN İZZETİNİN, ONURUNUN KORUNMASI TÜM İSLAM ALEMİNİN VAZİFESİDİR”
Barışın sembolü Kudüs’ün Müslüman karakterine, tarihi dokusuna yönelik saldırılar karşısında direnmeye, ayakta kalmaya çalıştığını vurgulayan Erdoğan, “Müslümanların mevcut güçsüzlüğünden, parçalanmışlığından cesaret alan İsrail yönetimi her gün yeni bir uygulama ile Kudüs’ün İslami karakterini tahribe yelteniyor. Her fırsatta ülkemizi eleştiri yağmuruna tutanlar mesele Filistin, Kudüs olunca, Müslümanların hakkı hukuku olunca birden suspus kesiliyorlar. Hiç kimse bizden artık bıkkınlık derecesinde bu ikiyüzlülüklere daha fazla sessiz kalmamızı bekleyemez. İlk kıblemiz olan Mescid-i Aksa’nın izzetinin, onurunun korunması tüm İslam aleminin vazifesidir. Biz bölgedeki tüm inanç mensuplarının güvenliğini ve huzurunu arzu ediyoruz. İstanbul’da sinagoglar var. Bu olaylar olurken bazı gruplar sinagoglara saldırma yoluna gittiler. İlk işim İstanbul Valisi’ne ’Bunlara müsaade etmeyin, bizim dinimiz bunlara müsaade etmez’ dedim. İsrail böyle yapıyorsa biz böyle yapamayız. Biz bu ibadethaneleri ve buralara giden Musevileri, Yahudileri güvence altına almamız lazım. Sağ olsun bazı ufak tefek hadiselerin dışında bu güvenceyi sağladılar. Müslümanın örnek yanı budur. Biz bunu başarmakta görevliyiz. Biz Ömer Bin Abdülaziz’in arazisine cami yapılıyor diye şikayet edildiğinde onu yıktıran bir anlayışın mensuplarıyız. Bu hassasiyetimizi dün nasıl koruduysak bugün ve yarın da korumalıyız” dedi.
“ARZUMUZ YETERLİ DEĞİLDİR"
İsrail’in Mescid-i Aksa’daki tepki çeken metal detektör uygulamasını sonlandırmasına yönelik Erdoğan, “İsrail’in Müslümanları rencide eden metal detektör uygulamasından geri adım atması, gerilimin azaltılması noktasında doğru bir adım olmuştur. Bundan bir memnuniyetimiz söz konusudur. Arzumuz yeterli değildir. Cuma namazlarına gelen Müslümanlara o kapıların kapanmasına tahammül etmemiz mümkün değildir. Sadece Filistin’de yaşayanların geldiği bir mabet değildir. Tüm dünya Müslümanlarının geldiği bir mabettir. Bunun kapısı dünya Müslümanlarına kapatılamaz. İsrail, Kudüs ile ilgili yerleşik teamüllere, hukuka ve insan haklarına saygılı davranmalıdır. Bir kez daha İsrail Cumhurbaşkanı ile görüştüm ve kendisine bütün bunları anlattım ve buradaki arzumuzu, düşüncemizi kendisiyle paylaştım. Dedim ki; sizler de bir Cumhurbaşkanı olarak bu konuda ağırlığınızı koymalısınız. Ben Cumhurbaşkanı olarak ancak Cumhurbaşkanı ile görüşebilirim. Bu uluslararası diplomasinin bir gereğidir. Son olarak Ürdün Kralı ile yaptığım görüşmeden sonra onların da o akşam yaptıkları görüşme olumlu netice vermiş olacak ki en azından bu metal detektörlerin kaldırılması kararını meclislerinden ittifakla aldılar. İsrail yönetimine şunu hatırlatmakta fayda var; eğer bu dünyada barış içinde yaşamak istiyorsanız başkalarını tehdit etmek yerine kendisini ve bölgeyi ateş çemberine sokabilecek politikalardan kaçınmak gerekiyor. Her açıdan sıkıntılı bir manzarayla karşı karşıya olduğumuz bir gerçektir. Son birkaç asırdır yaşanan tüm sıkıntılara rağmen İslam medeniyeti, Batı tarafından yutulamayan, yenilemeyen, teslim alınamayan tek medeniyettir. Ciddi bir takım hasarlar alınmış olsa da medeniyetimizin o çelik çekirdeği sapasağlamdır. Hasarları gidermek bizim elimizdedir. Doğru tedavinin yolu öncelikle teşhisin doğru konulmasından geçiyor. Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir. Bunun için kendi muhasebemizi yapmalıyız. Sorunlarımızın kaynağı olarak başkalarını işaret etmek bizi yanlış yollara sevk edecektir. Başarısızlığımızı bir yerlere yıkmak bizi başarılı kılmaz. Müslümanlar neden bu hale düştüklerinin cevabını lütfen kendilerinde, ilim, hikmet ve bilgi kaynaklarıyla kurduğu ilişkide aramalıdır. Bu ilişki ne kadar muhkem olursa bünye de o kadar sağlam olur” ifadelerini kullandı.
YÖK’E ÇAĞRI
Erdoğan, "Ülkemdeki rektörlerimizden de ricam var, YÖK Başkanımız ile de bunu konuşuyorum, Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin. Yardımcı doçentlikle ön kesiyoruz. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var? Ben araştırdığım yerlerde doğrusu böyle bir mekanizma pek görmüyorum. Bunu birileri birilerini oyalamak için yapmışlar. Bu, gerçekten ilmiye sınıfına bir paravan, engel oluşturuyor" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA