AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle ana muhalefet partisini eleştirdi. Ana muhalefet partisinin terör örgütü ile aynı dili kullandığını kaydeden Erdoğan, ana muhalefet partisinin Türkiye’nin en büyük şanssızlığı olduğunu belirtti. Hayatını kaybeden AK Parti Giresun İl Başkanı Hasan Ali Tütüncü’ye rahmet dileyerek konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongre takviminin belirlenen programa göre devam ettiğini söyleyerek, ilçeler ve bazı illerde atamalarla sürecin devam edeceğini belirtti. İl başkanlarından ilçe kongrelerinde bulundukları yeri en geniş şekilde kuşatan, liyakatli isimlerin göreve gelmesine öncülük etmelerini isteyen Erdoğan, “Bize hesabi değil, hasbi olanlar lazım. Eğer hesap adamı olursa çökeriz. Ama hasbi olursa Allah’ın izni ile kaleleri düşüre düşüre yola devam ederiz. Bize dava adamı, hizmet adamı, milletin adamı olarak görev yapacak ilçe başkanları, il başkanları, belediye başkanları, AK Parti kadroları lazım. Kongrelerimizde göreve gelen ve gelecek olan kadrolar 2019 yılındaki seçimlere kadar hazırlıkları yürütecek ve seçimleri bizzat yönetecekler. Onun için Mart 2019-Kasım 2019 bizim için önemli seçimler. Bunun için her aşamada titiz davranmalı, en küçük bir sızmaya, lekeye, zayıflığa izin vermemeliyiz” dedi.
“Türkiye’nin kaderi ile AK Parti’nin kaderi bütünleşmiştir”
Türkiye’ye yönelik saldırıların dozunun her geçen gün arttığını belirten Erdoğan, “Terör örgütleri bir yandan, çeşitli ülkeler diğer yandan ülkemizi askeri, siyasi, ekonomik anlamda yıpratmak için var güçleri ile çalışıyorlar. Ülkemiz ve milletimiz adına bu saldırılara karşı mücadele etme sorumluluğu iktidar partisi olarak bizim üzerimizdedir. Kimseye suç yükleyemeyiz. Bunun faturası tarih tarafından bize kesilir. Onun için çok hassas, dikkatli olacağız. Verdiğimiz mücadelede en büyük güç kaynağımız önce Rabbimizin yardımı, ardından da milletimizin desteği ve duasıdır. Milletimizin bize verdiği güçlü destek olmasaydı bilhassa son 4 yılda hem parti hem de ülke olarak çok kötü neticelerle karşı karşıya kalırdık. 16 Nisan halkoylaması ile devreye giren yeni yönetim sistemimiz milletimizin destek çıtasını yürütmede yüzde 50 artı 1 oy, bunu yakalamak ve yasamada da Meclis çoğunluğunu elde etme olarak belirlemiştir. Milletimizle olan irtibatımızı çok daha sıkılaştırmaya, aldığımız desteği yüksek oranlara taşımaya ihtiyacımız var. Mevcut durumumuz bizi asla şımartmamalı. Türkiye’nin kaderi ile AK Parti’nin kaderi bütünleşmiştir. Biz tökezlersek Türkiye’nin de sıkıntıya düşeceğini 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasındaki dönemde gördük. Bir tökezleme ülkeyi nereye götürüyordu, görüyordunuz” diye konuştu.
“Ana muhalefetin dili terör örgütünün dili ile aynı, tavırlar aynı”
Konuşmasında ana muhalefet partisini de eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin en büyük şanssızlığı çapsız, ruhsuz, plansız, projesiz ama bir o kadar da muhtelif bir ana muhalefet partisine sahip olmasıdır. Ana muhalefet partisi programı ve gayreti ile milletimizin gönlünü kazanarak iktidara gelmek yerine AK Parti ve şahsımız ile birlikte Türkiye’nin de kaybetmesi pahasına yönetimi ele geçirme anlayışı ile hareket ediyor. Dil normal bir muhalefet dili değil, adeta bir terör örgütü dili. Onlar ne yapıyorsa bakıyorsunuz onlar da aynısını yapıyorlar. Almanya’daki iktidar-muhalefet mücadelesindeki ortak payda Türkiye’ye saldırmak, Erdoğan’a saldırmak. Burada da ana muhalefetin dili terör örgütünün dili ile aynı, tavırlar aynı. Benim milletim bunu yutmaz. Ülkemizi attıkları her adımda, söyledikleri her sözle, uyguladıkları her politika ile Türkiye düşmanları ve terör örgütleri ile aynı safta oldukları intibaını veren bu anlayışın insafına terk edemeyiz. Milletimiz kendisi ile birlikte torunları ve çocukları için aydınlık, mutlu, müreffeh bir gelecek tasavvur ediyor. Milletimiz bu beklentisini mevcut ana muhalefet zihniyetinin hayata geçiremeyeceğini görüyor. Fakat bu demek değildir ki milletimiz bize mahkumdur. Asla. AK Parti 15 yıllık iktidarını milletinin kendisine mecburiyeti ile değil, 81 vilayeti, 80 milyon insanı ile ülkemizin tamamına yaptığı hizmetlere borçludur. Bu tespit bundan sonraki yol haritamızın da ifadesidir. Daha çok çalışarak, en iyi kadroları göreve getirerek, daha çok proje üreterek, milletimizden aldığımız desteği daha da yukarılara çıkartmanın gayreti içinde olmalıyız. Bunu sadece partim için söylemiyorum, teknokratı ile bürokratı ile bu yürüyüşe ayağını uyduramayan kim varsa başta bakan arkadaşlarımız olmak üzere bunları kenara koymamız lazım. Bakanlarımızın bu konudaki kararlılığı çok önemli. Bu yürüyüşe ayak uyduramıyorsa kenara koyacağız, engel mi oluyor, kenara koyacağız. Bu millete hizmette her türlü yolsuzluğa bulaşan mı var, kenara koyacağız. Buralarda dikkatli olmaya mecburuz. Yola çıkarken söylediğimiz şeyler bunlar. Bunlar içimizden de olabilir. Arkadaşlar candan da olabilir, yandan da olabilir. Kim olursa olsun biz bunları derdest etmek suretiyle temizleyerek yolumuza devam edeceğiz. İstikbal bizlerden çok şey bekliyor. Kararlılığımız çok önem arz ediyor. Bugüne kadar girdiğimiz tüm mücadelelerden alnımızın akı ile çıkmış AK Parti’nin önümüzdeki dönemde aynı başarıyı, aynı şartlar içinde tekrarlayacağına inanıyorum. Bundan sonra yapacağımız şeyler çok fazla. Sadece fiziki inşa değil, gönüllerin inşa ve ihyası fiziki inşadan çok daha büyük önem arz ediyor, buna çalışacağız. CHP’nin, HDP’nin, bunların bu ülkede zerre kadar fiziki bir inşa hareketi mi var? Yok. Bu adamlar bu oyları nasıl alıyor? Onların da girdikleri bir zihinsel hareket var. O zihinsel hareketle gönül kapıyorlar. Demek ki bizim fiziki olarak attığımız adımlar kimse ile mukayese edilmez. Çok ciddi bir değişimi dönüşümü yaptık. Ama yeterli değil, biz bu gönül inşa ve ihyasını özellikle halletmemiz lazım” şeklinde konuştu.
“Arakan’da on yıllardır devam eden insani dramın bilinmesi, gündeme gelmesi asla istenmiyor”
Arakan Müslümanlarına yapılan zulme dikkat çeken ve BM Genel Kurulunun yanı sıra yapacağı tüm görüşmelerde bu konuyu gündeme getireceğini söyleyen Erdoğan, “Türkiye olarak sorumluluğumuz sadece kendi güvenliğimizi, refahımızı sağlamakla sınırlı değil. Bizi güçlü kılan kendi imkanlarımız, kendi yaptıklarımız kadar yakın çevremizden başlayarak dünyanın her yerindeki mağdurlara ve mazlumlara verdiğimiz destektir. BM Genel Kurulunda tüm ülkelerin gözlerin içine bakarak ‘dünya 5’ten büyüktür’ diye dile getirdiğimiz itiraz insanlığın ortak vicdanının sesidir aslında. TİKA, AFAD, Kızılay gibi kuruluşlarımız ve STK’larımızla dünyanın neresinde yardım bekleyen herkese imkanlarımız ölçüsünde el uzatmanın çabasında olduk. Bu çerçevede Güney Amerika’dan Afrika’ya, Orta Asya ve Kafkasya’dan Avrupa ve Balkanlar’a, Ortadoğu’dan Güney Asya’ya kadar dünya üzerinde faaliyet yürütmediğimiz bölge neredeyse kalmadı. Türkiye’nin imkanları tüm bu çalışmaları yürütmeye yetiyor. Geçtiğimiz yıl yaptığımız kalkınma yardımları tutarı 6,2 milyar dolar. Bu rakam 2015 yılında 3,9 milyar dolar, inşallah bu yıl çok daha yüksek olacak. Türkiye milli gelirine oranla dünyada en fazla yardım yapan ülke durumuna geldi, bir numara. Bu büyüklükte bir kaynağı yardımlara ayırmak bizim için külfet veya israf değildir, bu bizim için hem insani görev hem de vefa borcudur. Yardım faaliyetleri yürüttüğümüz ülkelerin pek çoğundaki halkların geçmişte bize yardımları vardır. Bunun son örneği Arakan Müslümanlarıdır. 1. Dünya Savaşı ve İstiklal Harbimiz döneminde Arakan Müslümanları bizim zaferlerimiz için dua ettiler, gazetelere ilan verdiler, düzenledikleri yardım kampanyalarında topladıkları paraları ülkemize gönderdiler. Bu ülkede bulunan şehitliklerimizde İngilizlere esir düşerek o bölgedeki kamplara gönderilmiş binlerce askerimiz metfundur. Esir kamplarındaki askerlerimiz bölge halkı ile çok iyi münasebetler kurmuş, hatta bir kısmı savaştan sonra orada kalmayı tercih etmiştir. Arakan bizim için meçhul bir yer, hiçbir ilgimizin olmadığı bir coğrafya değildir. Arakan’daki sıkıntının uzun geçmişi olan, karmaşık sebepleri bulunan, farklı hesaplarla sürekli kaşınan meselelerden kaynaklandığını biliyoruz. Medyada, özellikle de sosyal medyada dolaşan görüntülerin, resimlerin, haberlerin pek çoğunun da Arakan ile alakası yoktur. Bu resimlerin bir kısmı bizdeki Gezi olayları ve bölücü örgütün çukur eylemleri dahil dünyadaki pek çok hadisede kullanılmıştır. Merkezi farklı yerler. Bölge ile ilgili provokasyonlar sadece medya ile ilgili sınırlı değil. Bir anda ortaya çıkan ve arkası karanlık silahlı örgütlerden yerel devlet güçlerinin hukuk ve insanlıkla bağdaşmayan davranışlarına kadar pek çok sorun birlikte yaşanıyor. Rohingya diasporasının da bu meselede zaman zaman farklı kaygılarla hareket ettiğini biliyoruz. Tüm bunlara rağmen orada milyonlarca insanın mağduriyetine yol açan gelişmelerin yaşandığı hakikattir. Bölgede BM dahil neredeyse hiçbir uluslararası kuruluşun ve yardım örgütünün faaliyet göstermesine izin verilmemesi yaşanan hadisenin vahametini ortaya koymaktadır. Arakan’da on yıllardır devam eden insani dramın bilinmesi, gündeme gelmesi asla istenmiyor. Geçtiğimiz Ramazan ayında bölgede yardım faaliyeti yürütebilen tek kuruluş TİKA olmuştur. Son gelişmelerin ardından yaptığımız görüşmeler sonrasında TİKA’nın bölgedeki yardım faaliyetlerini yürütmesini temin ettik. Ben Başkan ile bir görüşme yaptım, bu görüşmeden sonra kapıları açtılar ve bin ton TİKA kamplara yardım götürüyor. Bakü’de Dışişleri Bakanımız, Bangladeş’e geçiyor. Eşim, oğlum, Fatma Betül Sayan Kaya, Genel Başkan Yardımcımız Ravza Hanım bir heyet olarak hep birlikte onlar da Bangladeş’te olacaklar ve kampları dolaşıp yardım dağıtacaklar. İkinci etapta 10 bin ton yardım dağıtılacak. Bütün bunlarla birlikte önümüzde BM Genel Kurulu var, 19’unda BM Genel Kurulu başlıyor. Oradaki yapacağımız görüşmelerde önemli gündem maddemiz olacak. Arakan meselesini Kazakistan’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatında dile getireceğiz. Bu zirvede bunu etraflıca ele alacağız. Myanmar yönetimini bu meselenin insani bir zeminde çözümü konusunda teşvik etmeyi sürdüreceğiz. Arakan Müslümanlarının bölgesel hesapların kurbanı olmaması için hem kendimiz çalışacağız hem de tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçireceğiz. 30’a yakın lideri aradım, bu konuları anlattım. Özellikle İslam dünyasının liderleri ile görüştüm, çağrıda bulundum. Bu mazlum halk bölge üzerinde hesabı olan iki gücün arasında ezilmeyi hak etmiyor. Toprağın altındaki doğalgaz, petrol yatakları ve kıyılardaki limanlar için mücadele edenlerden tek isteğimiz, bunu masum insanların canı, kanı ve geleceği pahasına yapmayınız. Dünya Suriye ve Irak’ta yaşanan hadiseler başta olmak üzere zaten yeteri kadar acıya, zulme, katliama şahit oluyor. Bunları yenilerinin eklenmesini, bir parça vicdanı ve ahlakı olan hiç kimsenin istemeyeceğine inanıyoruz. Bunun için diğer mazlumlarla birlikte Arakan’daki Müslümanlara sahip çıkmayı, sesleri olmayı, yardım elimizi uzatmayı sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
“Nükleer silahlara yönelik bir mücadele başlatılacaksa bu önce sizden başlamalı”
Kuzey Kore’nin füze denemelerinden kaynaklanan gerilimi yakından ve endişe içinde takip ettiklerinin altını çizen Erdoğan, “Japonya ve Güney Kore gibi dostlarımızı birebir ilgilendiren bu krizin en kısa sürece çözülmesi dileğimizdir. Kitle imha silahları üzerinden yürütülen bir kavganın kazananının olmayacağı açıktır. Bizlere ‘sakın ha kitle imha silahı yapmayın’ tavsiyesinde bulunanlar kimler? Ellerinde en güçlü kitle imha silahı bulunduranlar bizlere ‘sakın ha’ diyorlar. Tamam da sizdekiler ne olacak? Birinizde 15-16 bin başlık var, birinizde 12 bin 500 başlık var, birinizde 6 bin 500 başlık var. Bütün bunlar ortadayken siz başkalarına ‘sakın ha.’ Tamam da bu işin önünü açan sizsiniz. O zaman gelin dünyada eğer nükleer silahlara yönelik bir mücadele başlatılacaksa bu önce sizden başlamalı. Üstelik böyle bir kavgada zararı tüm insanlık görecektir. Kuzey Kore’yi bir an önce gerilime tırmandıran eylemlerden vazgeçmeye davet ediyoruz” dedi.
ALMANYA VE AB’YE REST
Erdoğan, Seçim kampanyalarında kendisini ve Türkiye’yi hedef alan Alman politikacılarla Avrupa Birliği yetkilerini de eleştirdi. Erdoğan, “AB organlarından ve Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye karşı olan politikalarında sahici ve samimi olmalarını istiyoruz. Neymiş, Türkiye’nin AB üyeliğine karşıymışlar, engelleyeceklermiş seçimden sonra müracaatı yapıp. AB’den de sesler gelmeye başladı. Ne diyorlar? ’Belirleyici olan Almanya değil, bu bir birliktir, dolayısıyla karar beraber alınır.’ Hayırlı olsun ya, bir an önce alın şu kararı. Şayet Türkiye’nin AB ile olan mevcut ilişkisine bile tahammül edemiyorsanız çıkın bunu mertçe söyleyin ve gereğini yapın mertçe” ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA